“Türkiye Yüzyılı İçin Doğru Adımlar Seçim Beyannamesi 2023” başlıklı beyannamenin ön sözünde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın kaleme aldığı “Türkiye Yüzyılı için milletimize ahdimizdir” yazısı yer aldı.
481 sayfadan ve 6 kısımdan oluşan beyannamenin ilk bölümü “Afetlere karşı risk ve kriz yönetimi” başlığına ayrıldı.
Bu kapsamda, “Dirençli toplum, dirençli şehirler” vurgusu yapılan beyannamede, Türkiye Yüzyılı’nın, afetlere karşı dirençli toplum ve dirençli şehirlerin yüzyılı olacağı belirtildi.
Afet oluşmadan önce risk analizlerinin iyi yapılması, tüm afet türlerinde riskleri azaltıcı tedbirlerin belirlenip hayata geçirilmesi, afetlerin muhtemel etkilerinin hafifletilmesinin önemine işaret edilen beyannamede, afete müdahale aşamasında asıl olanın, hiçbir vatandaşı sahipsiz bırakmadan, güçlü bir koordinasyon içinde, profesyonel ve donanımlı ekiplerle can kaybını önleyecek tedbirleri hızla hayata geçirmek olduğu kaydedildi.
Afet sonrasında ise temel önceliğin, sağlam zeminlerde ve planlı şekilde, doğru inşaat tekniklerinin kullanılmasıyla kırsal ve kentsel alanlarda kalıcı barınma imkanlarının hızla oluşturulması, altyapı tahribatının giderilmesi, sosyal ve ekonomik koşulların normalleştirilmesi ile yaraların en kısa sürede sarılması olduğu vurgulanan beyannamede, şunlar ifade edildi:
“Deprem başta olmak üzere tüm afet türleriyle mücadelede hedefimiz, AFAD koordinasyonunda başlattığımız afet yönetiminde dönüşümü tamamlayarak afetler karşısında finansal, kurumsal, fiziksel ve toplumsal olarak dirençli bir ülke ve toplum oluşturmaktır. Afetlere karşı risk azaltma, hazırlık, müdahale ve yeniden inşa aşamalarının kalkınma sürecinin bir parçası olarak en iyi şekilde tasarlanması, bu doğrultuda afetlere dayanıklı ve güvenli yerleşim yerleri ve altyapıların oluşturulması ve bu yönde toplumsal bilincin artırılması suretiyle afetlerin neden olabileceği kayıpların asgari düzeye indirilmesi temel vizyonumuzdur.
Türkiye Yüzyılında ‘afetlere dirençli şehirler ve afetlere dirençli toplum’ hedefiyle afetlerle kayba uğramayan, birlik, beraberlik ve dayanışma içinde, afet farkındalığı yüksek bir toplum modeline ulaşmayı hedefliyoruz. Bu çerçevede, ülkemizi bütüncül bir afet hazırlığı ve yönetimi sistemine kavuşturmak için çok önemli bir mesafe alarak Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli’ni uygulamaya koyacak aşamaya geldik.”
Afet ve risk yönetiminde bugüne kadar yapılan kurumsal reformlara yer verilen beyannamede, “Afetlere dirençli Türkiye” anlayışıyla, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının paydaşlığında, afetlere ait tüm süreçleri içeren bütünleşik afet yönetim modelinin yürürlüğe konulduğu hatırlatıldı.
“Binalar, sağlam zeminlerde inşa edilecek”
Türkiye’yi bütüncül bir afet hazırlığı ve yönetimi sistemine kavuşturmak için hayata geçirilecek Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli ile Türkiye’nin yaşanması muhtemel tüm afetlere karşı hazır hale getirileceğinin altı çizilen beyannamede, yaşanabilecek afetlerde vatandaşın can ve mal güvenliği için gerekli tüm önlemlerin alınacağı belirtildi.
Deprem, sel, yangın ve heyelan gibi doğal afetlere karşı önlemlerin, her alanda öncelikli hale geleceği vurgusu yapılan beyannamede, afet sonrası oluşabilecek sosyolojik, ekonomik, demografik, pandemik ve güvenlik problemlerini de kapsayan, afet öncesi, esnası ve sonrasını da içeren bir anlayışla bütüncül bir risk yönetiminin hedefleneceği kaydedildi.
Kahramanmaraş merkezli depremden etkilenen şehirlere dikkat çekilen beyannamede, şunlar ifade edildi:
“Depremden etkilenen şehirlerimizi, altyapısı, okulları, camileri, hastaneleri, çarşıları, parkları, spor alanları gibi sosyal donatılarıyla bütüncül bir bakış açısıyla, ‘tarihe vefa, geçmişe saygı’ anlayışıyla yeniden inşa edeceğiz. 650 bin konutun yapımını bir yılda önemli ölçüde tamamlamayı hedefliyoruz. Fay haritalarını dikkate alarak yerleşim merkezlerini ovalardan yamaçlara doğru kaydırıyoruz. Zemin iyileştirme, izolatörlü ve çelik konstrüksiyonlu yapı ve yeni teknoloji ile radye temel, tünel kalıp sistemiyle binalarımızı en sağlam zeminlerde inşa edeceğiz. Kurduğumuz Afet Yeniden İmar Fonu’nu alternatif kaynaklarla güçlendireceğiz. Deprem bölgesinde bütüncül bir Ekonomik Rehabilitasyon Programı ve Kalkınma Hamlesi’ni hayata geçireceğiz.”
“Topluma yeni fırsatlar sunulacak”
Deprem bölgesinde, sanayi ve ticaret koridoru oluşturularak, bölgenin sahip olduğu üretim, ticaret ve ihracat potansiyelinin ayağa kaldıracağı vurgulanan beyannamede, bu çerçevede, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının koordinasyonunda GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) ve DAP (Doğu Anadolu Projesi) bölge kalkınma idarelerinin ve kalkınma ajanslarının katılımıyla oluşturulacak bir programın uygulamaya konulacağı aktarıldı.
Bu programla, deprem bölgesinde bulunan illeri tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde cazibe merkezine dönüştürecek bir eylem planının uygulanacağına işaret edilen beyannamede, tarım ve sanayi sektörleri başta olmak üzere, bölgesel anlamda rekabet potansiyeli arz eden alanlarda yeni bir teşvik düzenlemesi yapılarak, hızlı ve etkili bir yatırım hamlesi başlatılacağı belirtildi.
Her ile göre öncelikli olan sektörlerin belirlenip, uygun bir planlamayla katma değeri yüksek ürün üretimi ve üretimde çeşitliliğin yükseltileceği ifade edilen beyannamede, şunlar kaydedildi:
“Hizmet sektörleri öncülüğünde, istihdam yoğun alanlarda atılacak adımlarla bölgenin nüfus dinamiği desteklenecek, gençler başta olmak üzere topluma yeni fırsatlar sunulacaktır. Kültür, gastronomi ve termal gibi turizm potansiyeli yüksek olan alanlarda bölgenin altyapıları hızla geliştirilecek, tanıtımı daha da güçlü bir şekilde yapılacaktır. Özellikle jeotermal kaynakların değerlendirilmesinde sağlık turizmi eksenli bir program geliştirecek, termal kaynaklarla beslenen seracılığa öncelik vereceğiz. Bölgede en az bir üniversitemizin dünya ölçeğinde markalaşması sağlanacak ve bölgemizdeki diğer üniversitelerin faaliyetleri de özel bir program kapsamında desteklenecektir. Yatırımı, üretimi ve ihracatı destekleyici, lojistik dahil önemli altyapı projeleri Hassa Tüneli başta olmak üzere öncelikli olarak gerçekleştirilecektir. Ayrıca, kalıcı barınma çalışmaları kapsamında oluşturulan belli ölçekteki uydu kentler ile bütünleşen ekonomik altyapılar geliştirilecektir. Tüm yaşam alanlarını, yüksek teknoloji ve akıllı şehir uygulamalarını içeren yenilikçi yaklaşımlarla donatacağız.”
“Türkiye Afet Müdahale Planı’nı güncelleyeceğiz”
Güvenli şehirler stratejisi bağlamında, her türlü afetlerle mücadele kapsamında, AFAD’ın yetki ve sorumluluklarının, insan gücü kapasitesi ile orantılı, daha uyumlu ve etkili bir koordinasyonu sağlayacak şekilde güçlendirileceğine işaret edilen beyannamede, afetlerle ilgili mevzuatın gözden geçirilerek, sürdürülebilir Afet Risk Yönetimi Kanunu’nun yürürlüğe konulacağı bildirildi.
Bu çerçevede, kurumlar arasındaki yetki sınırları açık bir şekilde ayrılacağı ve bütüncül bir yaklaşımın ortaya konulacağı aktarılan beyannamede, şunlar kaydedildi:
“En kötü senaryo dikkate alınarak, arama ve kurtarma ekiplerinin sayısını ve niteliğini hızla ihtiyaç duyulan seviyeye yükselteceğiz. Geniş alanlarda etkisini gösteren afetlere karşı müdahale etkinliğini artıracak şekilde Türkiye Afet Müdahale Planı’nı (TAMP) güncelleyeceğiz. Kurumların ve yerel teşkilatların afetlerle müdahale kapasitelerini, araç-gereç, bilgi birikimi ve uzmanlık bağlamında güçlendireceğiz. DSİ, OGM, KGM gibi araç ve makine parkına sahip kurumların personeline afet anında nasıl müdahale edileceğine yönelik sürekli ve nitelikli eğitimlerin verilmesi sağlanacaktır. Orman yangınları ile mücadele kapsamında hava ve kara taşıtlarını artırarak optimum düzeye çıkaracağız. Yangınlarla kısa sürede ve daha etkili mücadele edecek şekilde itfaiye teşkilatlanmasını ulusal ve yerel ölçekte gözden geçireceğiz. Uygun alanların afet esnasında lojistik merkeze dönüşmesini sağlayacağız. Lojistik depo bulunmayan illerimizde barınma malzemelerinin stoklandığı cep depolarını tamamlayacağız.”
“Kentsel dönüşümü hızlandıracağız”
Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP) ve İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) yaşanan afetler çerçevesinde gözden geçireceği, yeni gelişmeler ışığında ilave tedbirlerle detaylandırılacağı aktarılan beyannamede, afet risklerini esas alan bir şehir planlamasıyla, tüm şehirlerdeki yapıların gözden geçirileceği belirtildi.
Beyannamede, şunlar ifade edildi:
“Fay hattında yapılaşmayı engelleyecek Doğal Afetler ve Fay Yasasını çıkaracağız. Sadece deprem riski değil, çoklu afet risklerini dikkate alarak, imar planlarının bu çerçevede hazırlanmasını sağlayacağız. Belediye meclisleri tarafından imar planlaması ve plan değişikliklerinin afet riski göz önünde bulundurularak yapılmasına yönelik tedbirler alınacaktır. Afet riski yüksek alanlardaki imar yoğunluklarının üst sınırının Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından belirlenmesini sağlayacağız. Yapı denetimi gibi zemin etüdü denetimini de zorunlu hale getirecek, tasarım ve yapım kontrollerinin sağlıklı bir şekilde yapılmasını temin edeceğiz. Müteahhitlik hizmetlerinin sunumunda teknik kapasitenin ve tecrübenin dikkate alınması için gereken standartları ve tedbirleri belirleyeceğiz. Yapı sağlığı izleme sistemlerini ülke genelinde yaygınlaştıracak, yapılarımızın düzenli ve sağlıklı şekilde kontrol edilmesini sağlayacağız. Mikro ölçekte tüm yerleşim yerlerimizin hangi doğal afet riskleriyle karşı karşıya olduğunu ortaya koyacak, buralarda kentsel dönüşümü hızlandıracağız.”
Kentsel dönüşümde, “Dirençli Şehir Konut Finansman Modeli”yle evini dönüştürmek isteyenlere, 15 yıla varan vadelerle uygun ödeme şartlarında finans desteği sağlanacağı ifade edilen beyannamede, riskli bölgelerde bulunan şehirlerin yenileneceği, gerek duyulması halinde bazı şehirlerin güvenli bölgelere taşınacağı kaydedildi.
“Kentsel taşkınların önüne geçeceğiz”
Riskli bölgelerde inşa edilecek konutların zemin artı 3 veya 4 katlı olacağı, yatay mimariden taviz verilmeyeceği vurgulanan beyannamede, sosyal konut üretiminin, afet riski yüksek tüm bölgelerde yoğunlaştırılacağının altı çizildi.
Dijital Yapı Bilgi Bankası kurulacağı, Türkiye arazi kullanım veri altyapısının oluşturulacağı aktarılan beyannamede, şunlar ifade edildi:
“Şehirlerimizi toplanma alanlarını ulaşılabilir kılan, arama kurtarma ekiplerinin hızlı hareket edebileceği, sağlık ve insani yardım çalışmalarının kolay yönetilebileceği akıllı konsepte sahip olarak yeniden tasarlayacağız. Şehirlerde temiz içme suyu kullanımı için şebeke suyuna bağlı bir şekilde sarnıç kültürü tarzında su depoları ve tankları yeşil alanların altına konumlandıracağız. Doğal afetlerden korunmak amacıyla kapsamlı, münferit bir Taşkın Kanunu çıkaracağız. Atık su ve yağmur suyu sistemlerini birbirinden ayırarak, iklim değişikliği kaynaklı aşırı yağış rejimleri nedeniyle meydana gelen kentsel taşkınların önüne geçeceğiz. Toprak muhafaza, erozyon ile sel, çığ kontrolü kapsamında entegre havza rehabilitasyon projelerini riskli bölgeleri önceliklendirerek yaygınlaştıracağız. Yangınlarda risk oluşturan sanayi tesislerinin yakın çevresindeki bitki örtüsünün oluşturulmasında riskleri azaltıcı standartları güçlendireceğiz. Potansiyel afet bölgelerinde elektrik iletim ve dağıtım şebekesinden bağımsız çalışabilecek şekilde mikro şebekeleri yaygınlaştıracağız.”
Tüm afet tehlikelerini kapsayacak zorunlu afet sigorta mekanizmalarının yaygınlaştırılacağına işaret edilen beyannamede, kamu kurumlarınca geliştirilen bilgi sistemlerindeki tüm verilerin birbirleriyle ilişkilendirilerek, bütüncül bir karar destek sistemi altyapısının oluşturulacağı belirtildi.
“Binaların risk analizi zorunlu hale getirilecek”
Kesintisiz, güvenli haberleşme sisteminin oluşturulması kapsamında, 81 ilde sayısal telsiz altyapısının kurulumunun tamamlanacağı ifade edilen beyannamede, geçici barınma standartları geliştirilerek, riski yüksek bölgelerde konteyner kurulumu için altyapısı hazır alanlar oluşturulacağı aktarıldı.
Yangın, deprem, sel, çığ gibi afetlere yönelik, kamu kurumları ile özel kesimin araç envanterinin sürekli güncel tutulacağı bütünleşik bir veri tabanı oluşturulacağı belirtilen beyannamede, afet anında bu araçların ilgili bölgeye hızla sevkinin sağlanacağı kaydedildi.
Marmara Bölgesi, İstanbul ve büyükşehirler için hazırlanan “Risk Azaltma Programı”na yer verilen beyannamede, şunlar kaydedildi:
“İstanbul’u olası bir deprem karşısında daha güçlü hale getirmek için gerekli kurumsal ve yasal düzenlemeler yaparak kentsel dönüşüm çalışmalarımızı hızlandıracağız. İstanbul başta olmak üzere mevcut yapı stoğunun taranması, depreme dayanıksız yapıların tespiti, güçlendirilmesi veya sağlıksız yapıların yeniden inşa edilmesi için hukuki dayanağı güçlendirilmiş düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Türkiye Yapısal Risk Analizi Projesi’ni İstanbul’dan başlatacağız. Özellikle 1999 öncesi inşa edilen tüm binaların risk analizini yaptırmalarını zorunlu hale getireceğiz.
Kanal İstanbul kapsamında inşa edeceğimiz 125 bin konutla birlikte, 500 bini Anadolu, 500 bini Avrupa yakasında olmak üzere iki kentsel dönüşüm rezerv şehrin kurulumunu gerçekleştireceğiz. Sadece İstanbul’u değil, tüm Marmara bölgesini, sanayisiyle, ticaretiyle, sosyal ve kültürel yapısıyla, konutlarıyla afetlere karşı hazırlayacak Afetlere Karşı İstanbul Mekansal Stratejik Planı’nı hayata geçiriyoruz. Aynı anlayışla Ege Bölgemizde de benzer bir çalışmayı hazırlayacağız. Marmara bölgesindeki yoğunluğun azaltılması amacıyla bölge dışında yeni endüstriyel gelişim alanları ve lojistik hatları oluşturacağız.”
“Proje bazlı destekler sunulacak”
İstanbul’daki ve diğer büyükşehirlerdeki kritik alt yapı tesislerinin afetlere karşı dayanıklılığının artırılacağı vurgulanan beyannamede, yapı denetim sürecindeki yaptırımların daha etkin bir şekilde hayata geçirilmesinin sağlanacağının altı çizildi.
Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli çerçevesinde, afet yönetimine yönelik yenilikçi çözümlerin ortaya konulabilmesi için yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde kamu, özel sektör, akademi ve sivil toplum arasında etkin bir işbirliği mekanizmasının oluşturacağı ifade edilen beyannamede, insani yardım, arama-kurtarma-müdahale, psiko-sosyal destek ve eğitim gibi alanlarda faaliyet gösteren STK’lerin kapasitesinin geliştirilmesi için proje bazlı destekler sunulacağı aktarıldı.
Beyannamede, şunları kaydedildi:
“Mevzuatla meslek kuruluşları ve STK’lerin afetlerle ilgili yasal dayanakları ile görev ve sorumluluklarının daha belirgin bir biçimde belirlenmesini sağlayacağız. STK’lerin ve özel kesimin kriz yönetimi açısından sınıflama ve kodlamasını yaparak afet sonrası hızlı bir yetki ve sorumluluk dağılımı ve koordinasyonu sağlayacağız. Afet yönetiminin kurumsal işleyişinde kamu, özel kesim ve sivil toplum işbirliğini düzenlemeye yönelik ilke ve esasları içeren rehberler hazırlayacağız.”
Türkiye Yüzyılı’nın inşasında da “Sağlam Toplumsal Yapı” ana belirleyici unsur olacak
Beyannamenin, “Sağlam Toplumsal Yapı” başlıklı ikinci bölümünde değerler, eğitim, sağlık, aile, kadın, çocuk, şehit yakınları ve gaziler, engelliler, yaşlılar, çalışma hayatı, gençlik ve spor ile kültür ve sanat alanında yapılacak çalışmalar anlatıldı.
Türkiye Yüzyılı’nın inşasında da “Sağlam Toplumsal Yapı”nın ana belirleyici unsur olacağının vurgulandığı beyannamede, “Varlığımızın teminatı olan değerlerimiz, dayanışma ve işbirliğimizi güçlendirecek şekilde sosyal uzlaşı, huzurlu bir yaşam ve güven dolu bir gelecek sunmaktadır.” ifadesi yer aldı.
Adalet, insan onuru ve özgürlük, aile ve dayanışma gibi temel değerlerin gelecek dönemde de topluma güç vermesini sağlamaya devam edileceğinin belirtildiği beyannamede şu ifadelere yer verildi:
“Devletimizin geleceği ve milletimizin birliği adaletle kaimdir. İnsanımızın şahsiyetli, onurlu ve üretken bir hayat sürmesini teminen fikirde, teşebbüste ve inançta özgürlük temel ilkelerimizdendir. Her dönem varlığını koruyan temel kurumlardan biri olan ailenin milletimizin temel taşı olma özelliğinin bilincindeyiz. Aileyi insanımıza güçlü bir kimlik bilinci vererek dayanışmayı ve ortak kader anlayışını güçlendiren ana unsurlardan biri olarak görüyoruz. Değerlerimizin yaşatılması ve paylaşılması, sadece milletimizin değil tüm insanlığın yararına olacaktır.”
Okullarda etüt imkanları yaygınlaştırılacak
Eğitimin tüm kademelerinde müfredata “Değerler Eğitimi”ni entegre eden yaklaşımın hayata geçirileceğinin anlatıldığı beyannamede şöyle devam edildi:
“Mesleki eğitim merkezlerinde çırak ve kalfa sayısını 2 milyona çıkartacağız. 5 milyon öğrencimize verilmekte olan ücretsiz öğle yemeği desteğini devlet okullarımıza yaygınlaştıracağız. Küresel gelişmeler ışığında sürekli güncelleme gerektiren eğitim alanında başarının kritik faktörü öğretmenlerimizdir. Tüm öğretmenlerimiz her yıl hizmet içi eğitime tabi tutulacaktır. Meslek liseleri başta olmak üzere eğitim kurumlarımızda patent, faydalı model, marka ve tasarım tescil sayısını sürekli artıracak ve her yıl tescil alınan ürünlerin en az yüzde 10’unun ticarileşmesini sağlayacağız.
Tüm okullarımızda etüt imkanlarını yaygınlaştıracak, velilerimizin iş hayatıyla okul programlarını uyumlaştıracağız. Ortaöğretim sistemi üzerindeki baskıyı azaltmak amacıyla yükseköğretime geçişteki sınavların yılda birden çok kez yapılmasını sağlayacağız. Üniversitelerimizin rekabet gücünü artırmak amacıyla uluslararası arenada öncü akademisyenlerin Türkiye’de eğitim vermelerini teşvik edeceğiz. Belirli kriterlerle üniversitelerin yurt dışı kampüs/birim açmalarını destekleyeceğiz. Uluslararası öğrenci sayımızı 260 binden 1 milyona çıkararak, Türkiye’yi dünyada en çok tercih edilen ilk beş ülkeden biri yapacağız. Uluslararası sıralamalarda ilk 500’de en az 10 üniversitemizin yer almasını sağlayacağız.”
3 milyon sağlık turisti sayısı ve 10 milyar dolar sağlık hizmeti ihracatı
Beyannamede, savunma sanayisinde yerlileşme yönündeki uygulamalarda sağlanan başarıların sağlık alanında da benzer şekilde hayata geçirilmesinin sağlanacağı bildirildi.
Sağlık Endüstrileri Başkanlığının kurulacağı belirtilen beyannamede, yerli ve milli aşının üretim kapasitesinin ilave yatırımlarla daha da artırılacağı ve Türkiye’nin bu alanda önemli bir ihracatçı konuma getirileceği kaydedildi.
Sağlık turizminin geliştirilmesi için akreditasyon ve denetim altyapısının güçlendirileceği ifade edilen beyannamede, “2028 yılında 3 milyon sağlık turisti sayısı ve 10 milyar dolar sağlık hizmeti ihracatını hedefliyoruz.” denildi.
Aile diş hekimliği uygulaması hayata geçirilecek
Evde bakım ve teletıp uygulamalarının kapsamının genişletileceği ifade edilen beyannamede, şunlar kaydedildi:
“Aile diş hekimliği uygulamasını hayata geçireceğiz. Aile hekimi başına düşen nüfusu 5 yılda 2 bin 500’ün altına indireceğiz. Kovid-19 örneğinden hareketle olası ani sağlık şoklarına karşı mevcut erken uyarı sistemlerini daha da geliştireceğiz. 2028 yılında 10 bin kişiye düşen yatak sayısını 31’den 35 seviyesine, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde nitelikli yatak oranını yüzde 79’dan yüzde 90’ın üzerine çıkaracağız.
Şehir hastanelerinde 16 hastanemizi tamamlayıp toplam şehir hastanemizin sayısını 36’ya, toplam yatak sayısını 50 binin üzerine çıkaracağız. 100 bin kişiye düşen hekim sayısını 231’den 315’e, 100 bin kişiye düşen hemşire ve ebe sayısını 364’ten 460’a çıkaracağız.”
Gelir seviyesi asgari hayat standardının altında hane kalmayacak
AK Parti’nin aileyi toplumun temel taşı olarak gördüğü vurgulanan beyannamede, ailenin fıtratını maddi ve manevi olarak daha da güçlendirmek ve her türlü olumsuz etkiye karşı korumanın temel öncelikler arasında olduğu belirtildi.
Beyannamede şu ifadelere yer verildi:
“Gelir seviyesi asgari hayat standardının altında hane bırakmayacağız. Bunun için, Gelir Tamamlayıcı Aile Destek Sistemini hayata geçireceğiz. Bu çerçevede, Aile Bazlı Vatandaşlık Maaşı uygulamasını başlatacağız.
Yeni dönemde, aileyi güçlendirmeye dönük yenilikçi mekanizmalar geliştirmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, önümüzdeki dönemde uygulamaya koyacağımız Aile Koruma Kalkanı Programıyla ev hanımlarının emekliliğine destek sağlayacak, yeni ailelerin kurulmasını teşvik edecek, gençler öncelikli olmak üzere her ailede en az bir kişiye iş imkanı sağlayacak, aileyi ve çocuğu tehdit eden her türlü olumsuz eğilimlere karşı etkin bir şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz.
Aile Koruma Kalkanı Programının finansmanı, uluslararası standartlarda dijital Aile ve Gençlik Bankası kanalıyla sağlanacaktır. Bu sosyal amaçlı bankanın ana gelir kaynaklarından biri de Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz gelirlerinin belirli bir yüzdesi olacaktır. Aile Koruma Kalkanı Programı kapsamında, ev hanımlarının emekliliğine destek sağlayacak, her ailede gençler başta olmak üzere en az bir çalışan olması sağlanacak, yeni evlilikler teşvik edilecektir. Ev hanımlarının evdeki emekleri karşılığında emeklilik gibi bir güvenceye sahip olmalarını en temel hakları olarak görüyoruz. Bu çerçevede, ev hanımlarının isteğe bağlı ödeyecekleri primlerin üçte birini devlet olarak biz karşılayacağız.”
Yeni evlenen çiftlere iki yılı geri ödemesiz kredi
Aile Koruma Kalkanı Programı kapsamında her ailede en az bir çalışanın bulunmasını sağlayacakları kaydedilen beyannamede, “Bu amaçla, özel sektör işletmelerinin sigorta primlerinin tamamını belirli bir süreyle devlet olarak biz ödeyeceğiz. Programı uygularken gençlere öncelik vereceğiz.” denildi.
Beyannamede ayrıca, şunlara yer verildi:
“Yeni evlilikleri teşvik etmek üzere, Aile ve Gençlik Bankası üzerinden yeni evlenen çiftlere iki yılı geri ödemesiz 48 ay vadeli 150 bin lira faizsiz evlilik kredisi vereceğiz. Ayrıca, Aile ve Gençlik Bankasının faaliyetleri arasında, çocukların eğitimi başta olmak üzere aile kurumunu koruyan ve güçlendiren çeşitli hizmetler de desteklenebilecektir. Bu üç unsurlu programın Gelir Tamamlayıcı Aile Destek Sistemi ile uyumunu gözetecek, programlar arasındaki dengeyi, çalışma hayatında yer almayı caydırmayacak bir seviyede kuracağız.
Sosyal destek programlarımız ekonomik ve sosyal yan etkileri de dikkate alınarak gözden geçirilecek, aile bütünlüğünü koruyucu ve geliştirici vasfı güçlendirilecektir. Sosyal yardımlardan yararlanma koşullarını standardize edeceğiz. Annelere olduğu gibi babaların da esnek çalışma imkanlarını genişleteceğiz. Kadın ve erkeğin evlilik bağıyla kurulan aileyi her türlü zararlı eğilimden koruyucu tedbirler alacağız.”
Çocuk dostu şehirler
Çocuk dostu şehirler modelinin oluşturulacağı ve yaygınlaştırılacağı bildirilen beyannamede, teknoloji bağımlılığı dahil çocukların her türlü bağımlılıktan korunmasına yönelik koruyucu ve önleyici programların geliştirilerek uygulanacağı kaydedildi. Beyannamede, “Suça sürüklenen çocukların topluma kazandırılmasını sağlayacağız. Çocuğa karşı şiddet, çocuk işçiliği, ihmal ve istismara karşı sıfır tolerans ile mücadelemize kararlılıkla devam edeceğiz. Çocuklarımızı olumsuz etkileyebilecek içeriklerle mücadelemizi sürdüreceğiz.” denildi.
Şehir yakınları ve gaziler, engelliler, yaşlılar
Tüm kamu kurum ve kuruluşlarında şehit yakınları ve gazilerin iş ve işlemlerinin takip edileceği bir irtibat noktasının oluşturulacağı belirtilen beyannamede, şehit anne ve babalarının aylıklarını daha da iyileştirici düzenlemelerin hayata geçirileceği bildirildi.
“Engelsiz Yaşam Merkezleri’nde engel türüne göre branşlaşmaya gideceğiz.” ifadelerinin yer aldığı beyannamede, şunlar kaydedildi:
“Evde bakıma ihtiyacı olan engelli ve yaşlıya düzenli bakan ve bunun için Evde Bakım Yardımı alanları kısmi zamanlı olarak sosyal güvenlik kapsamına alacağız. Engellilerin istihdamını artırmak amacıyla korumalı iş yerlerinin kapsamını genişleteceğiz. Engelli bireylerin ailelerine eğitim desteği, uzun vadeli aile danışmanlığı ve psiko-sosyal destek hizmetlerini geliştireceğiz.
Yaşlı bakım sigortası uygulamasını hayata geçireceğiz. Yaşlıların birbirinden faklı birimlerden sağlık hizmeti alması yerine geriatri hastaneleri ya da geriatri kliniklerinden hizmet almalarını sağlayacağız. Emeklilik yaşını özellikle kadınlarda çocuk sayısına göre esneteceğiz.”
Evde yaşayan yaşlılar için profesyonel bakım elemanlarının yetiştirileceğine yer verilen beyannamede, “Yalnız yaşayan ve bakım desteği almayan yaşlıların kendi konutlarında bakım ve güvenlik gereksinimlerinin uzaktan takip edilmesi amacıyla uygun teknolojilerden yararlanacağız.” denildi.
Çalışma hayatı
Beyannamede çalışanların ve emeklilerin enflasyona ezdirilmeyeceği, asgari ücretin yanı sıra memur ve emekliler için enflasyonun üzerinde artışlarla refah payı almalarının sağlanacağı belirtildi.
Beyannamede, şunlar kaydedildi:
“Alın teri kurumadan hakkın verilmesi prensibiyle, tüm çalışanlarımıza kaliteli ve güvenceli bir çalışma hayatı sağlamayı taahhüt ediyoruz. Pasif işgücü programlarının erişilebilirliğini güçlendirecek, işsizlik sigortası fonundan yararlanma şartlarını kolaylaştıracağız. Rehberliği ve gönüllü uyumu ön planda tutacak, risk odaklı denetim kapasitemizi daha da etkinleştireceğiz. Mevsimlik tarım işçileri gibi gruplar için özel sosyal sigorta programları oluşturacak, sosyal güvenlik kapsamını en üst düzeye çıkaracağız.”
Üniversiteli gençlere “Gençlik Kartı” uygulaması başlatılacak
Beyannamede, karar alma süreçlerinden sosyal politikalara, eğitimden istihdama kadar hayatın her kademesinde gençliğin dinamizminin ülkenin gelişmesi yolunda kullanılacağı belirtildi.
Beyannamede gençler için yapılacaklar şöyle sıralandı:
“Üniversiteli gençlerimize ‘Gençlik Kartı’ uygulamasını başlatacağız. Bu karta sahip olan gençlerimize tiyatro, sinema gibi kültürel ve sanatsal etkinliklerden ücretsiz veya indirimli yararlanma imkanı getireceğiz. Üniversiteli gençlerimize aylık 10 GB ücretsiz internet erişim imkanı sağlayacağız.
Yükseköğrenimdeki gençlerimize bir defaya mahsus olmak üzere cep telefonu ve bilgisayar ediniminde vergi muafiyeti sağlayacağız. Genç girişimcilerimiz için Tarım Girişimcilik Bölgeleri (TARGİB) kuracağız. TARGİB’lerde ziraat mühendisleri öncelikli olmak üzere, genç girişimcilerimize herhangi bir bedel almaksızın arazi tahsisi, kuracağımız Aile ve Gençlik Bankası tarafından ilk iki yıl ödemesiz ve beş yıl vadeli faizsiz kredi desteği ve belirli bir süreyle ürün alım garantisi veya sözleşmeli üretim modelinin uygulanmasını sağlayacağız. Kuracağımız tüm TARGİB’lerde; iş geliştirme, muhasebe ve finansman, insan kaynakları, bilişim ve hukuk gibi alanlarda teknik destek ve danışmanlık hizmetleri sunacak şekilde tüm giderlerini karşılayacağımız bir merkez oluşturacağız.
Gençlerin üç temel alanda beceri kazanmalarını sağlayıcı, okul içi ve dışı programlar uygulamaya koyacağız. Bu çerçevede, en az bir müzik enstrümanını kullanabilmeyi, bir yabancı dil konuşmayı ve bir spor dalında lisans sahibi olmayı destekleyeceğiz. İmkanları kısıtlı kesimlere öncelik vermek kaydıyla bu üç alanda, beceri kazanan gençlerimizin üniversiteye girişini kolaylaştıracak ve burslu eğitim görmelerini sağlayacağız. Objektif kriterler altında belirlenecek 30 bin genç yeteneğimizi günümüz şartlarında stratejik önemi haiz olan spesifik 20 alanda küresel arenada boy gösterebilecek nitelikle uzman olarak yetiştireceğiz. Kendi işini kuran genç girişimcilerimize faizsiz kredi desteği sunacağız. Siyasete gençlerin bakış açısının daha fazla damga vurmasını sağlayacak, gençlerimize siyasette daha fazla alan açacağız. Gençlerimize esnek çalışma koşulları sunacağız.”
Kültür ve sanat
Köklü tarihi ve kültürel mirasa sahip Türkiye’nin, Türkiye Yüzyılı’nda kültür ve sanat alanında dünyada adından sıklıkla söz ettiren bir ülke konumuna geleceği vurgulanan beyannamede, müzesi ve kültür merkezi olmayan il, kütüphanesi olmayan ilçe bırakılmayacağı, kütüphanelerin 7 gün 24 saat açık olacak şekilde hizmet vereceği belirtildi.
Kültür endüstrileri girişimci ekosisteminin geliştirileceği kaydedilen beyannamede, bu kapsamda ‘Kültür Kentler’ kurulacağı, kitapçılar çarşısı, kitabevleri, sahaflar ile geleneksel sanatların icra edilmesine yönelik mekan desteği sağlanacağı kaydedildi.
Beyannamede, şunlara yer verildi:
“Kültürümüze özgü ürünlere yönelik markalaşma, pazarlama ve finansman desteği sağlayacağız. Sahip olduğumuz değerlerin sinema başta olmak üzere tüm sanat alanlarında işlenmesine yönelik teşvik mekanizmasını daha da geliştireceğiz. Ülkemizi önemli bir film çekim merkezi haline getireceğiz. Çocuklarımızın gelişim sürecinde önemli rol oynayan animasyon sektörünü stratejik olarak ele alıp, desteğimizi artıracağız. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerine kayıtlı 25 miras sayımızı 2028’de 35’e çıkararak en çok kültürel değer kaydettiren ilk iki ülke arasına girmeyi hedefliyoruz.
Türk dilini dünyaya tanıtma çabalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu amaçla, dijital mecraları daha etkili bir şekilde kullanacak tedbirleri alacağız. Yunus Emre Enstitülerindeki Türkçe içerikleri ve bilgi merkezlerini zenginleştireceğiz. 62 ülkede hizmet veren Yunus Emre Enstitülerimizin Kültür Merkezi sayısını, 2028 yılına kadar 128’e çıkarmayı hedefliyoruz.”
Ekonomi
Beyannamede, üçüncü bölüm İstikrarlı ve Güçlü Ekonomi başlığına ayrıldı.
AK Parti Seçim Beyannamesi’nde “Yeni dönemin atılım programı olarak bu beyanname ile ortaya koyduğumuz Türkiye Yüzyılı, sürdürülebilir ekonomik ve sosyal kalkınmamızın yüzyılı olacak, bugüne dek sağlanan kazanımların meyvelerinin toplanarak ekonomimizin şahlanacağı bir devri başlatacaktır.” ifadeleri kullanıldı.
Yeni dönemde, “insan” odaklı sürdürülebilir ve kapsayıcı bir yaklaşımla, yüksek büyüme ve nitelikli istihdam artışı hedeflerine doğru kararlılıkla ilerleneceği, tüm politikaların bu yönde hayata geçirileceği ifade edilen beyannamede, özel sektör öncülüğünde yenilikçilik ve girişimciliğin desteklenerek dışa açık bir ekonomi olarak rekabetçiliğin her alanda geliştirileceği kaydedildi.
Küresel gelişmelere karşı alınacak tedbirlerle enflasyonun tek hanelere düşürüleceğine işaret edilen beyannamede, şu ifadelere yer verildi:
“14 Mayıs seçimleri sonrasında oluşacak yeni kabine içinde yine güçlü bir ekonomi ekibi görev üstlenecektir. Ekonomi ekibimiz kamu, özel kesim ve sivil toplum ile diyalog ve istişare içinde makroekonomik politika çerçevemizi güncelleyecek, yeni şartlara ve ihtiyaçlara göre alınması gereken tedbirleri kamuoyu ile paylaşacaktır. Öngörülebilir, şeffaf ve etkili politikalar setinin kararlı bir siyasi irade ile hayata geçirilmesi için beş yılın yol haritası niteliğinde, çalışmalarını yürüttüğümüz Ekonomi Eylem Planı uygulamaya konacaktır.”
Beyannamede, büyüme ve istihdam vurgusu
Ekonomi kısmındaki “Birlikte Yapacağız” bölümünde “2024-2028 dönemi arasında yıllık ortalama yüzde 5,5 seviyesinde büyüme ile 2028 yıl sonunda 1,5 trilyon dolar milli gelir büyüklüğüne ve 16 bin dolarlık kişi başı gelir düzeyine ulaşmayı öngörüyoruz.” ifadeleri kullanıldı.
Yüksek büyüme politikaları kapsamında, istihdamın istikrarlı şekilde artırmaya devam edileceği belirtilen beyannamede, 2028 yılına kadar ilave 6 milyona yakın istihdam ile toplam istihdamın 36 milyona çıkartılarak işsizlik oranının yüzde 7’nin altına indirileceği vurgulandı.
Kadınların işgücüne katılımının yüzde 40’ın üzerine, istihdam oranının yüzde 35’in üzerine yükseltileceği aktarılan beyannamede, “Kadınların çalışma hayatına girişini kolaylaştıracak ve kadın istihdamını teşvik edecek düzenlemeler yoluyla esnek çalışma olanaklarını artıracak, kadın kooperatiflerini güçlendirecek, çocuk bakım hizmetleri ve ihtiyaca göre belirlenmiş mesleki eğitim programları hayata geçireceğiz.” denildi.
Cari fazla veren Türkiye hedefi
“Cari Fazla Veren Türkiye Vizyonu” doğrultusunda, yatırım ortamının geliştirilmesi, mal ve hizmet ihracatının nitelik ve nicelik bakımından artırılarak yüksek katma değerli ihracat artışının sağlanması, ithalata bağımlılığın azaltılması ve cari işlemler dengesinin iyileştirilmesinin öncelikler arasında yer aldığı vurgulanan beyannamede, cari işlemler dengesinin kalıcı olarak iyileştirilmesiyle orta vadede cari fazla veren bir Türkiye’nin hedeflendiği belirtildi.
Beyannamede, sürdürülebilir kalkınma hedefinin önünde en önemli engel olan cari açığı ortadan kaldırılması kararlılığının altı çizildi.
2022 yılı sonu itibarıyla 254,2 milyar dolar olan ihracatın 2028 yılında en az 400 milyar dolara yükseltileceğine işaret edilen beyannamede, şunlar kaydedildi:
“Rekabet gücü yüksek, yüksek katma değerli ve markalı ihracatı odağına alan politikalarımıza hız vereceğiz. Uzay ve havacılık, çip, elektronik, yapay zeka, biyoteknoloji, sentetik biyoloji, aşı, ilaç ve tıbbi cihaz sektörleri başta olmak üzere, kamu-özel sektör işbirliklerine hız kazandırarak, mega yatırım projelerini hayata geçireceğiz.”
“Sosyal konut projelerine kararlılıkla devam edeceğiz”
Beyannamenin Enflasyonla Mücadele başlığında, enflasyonun orta vadede yeniden tek haneli rakamlara düşürüleceği belirtildi.
Bütüncül bir anlayış içinde ekonomi politikalarının araçlarının kullanılacağı, para ve maliye politikalarını birbirini destekler mahiyette uygulamaya devam edileceği ve öngörülebilirliğin artırılacağı ifade edilen beyannamede, “Finansal enstrümanları daha da geliştirerek TL cinsi tasarrufları artıracağız. Enflasyonun dar gelirli vatandaşlarımız üzerindeki olumsuz etkisini giderecek politikalara hız kazandıracağız. Gelir düzeyi düşük vatandaşlarımızın harcama kompozisyonu içinde önemli bir yer tutan kira harcamalarını düşürmeye dönük olarak sosyal konut projelerine kararlılıkla devam edeceğiz.” ifadelerine yer verildi.
İstanbul’un küresel ticaretin önde gelen bir merkezi olması amacıyla İstanbul Finans Merkezi projesinin nitelikli ve çok boyutlu bir finansal hizmetler ekosistemi oluşturma hedefi konulan beyannamede, mali disiplinden taviz verilmediği belirtildi.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin hatırlatıldığı beyannamede, “Yaşadığımız afet ve bunun gerektirdiği yeni harcamaları da dikkate alarak kamu maliyesinde verimliliği ve tasarrufu artıracak kapsamlı bir programı devreye alacağız. Harcamaları etkinleştirecek, ekonomimizin daha rekabetçi, kaynakları daha adil ve etkin dağıtacak bir yapıya dönüşümünü sağlayacak şekilde teşvik ve destekleri sadeleştirerek yeniden yapılandıracağız.” ifadeleri kullanıldı.
Beyannamede, maliye politikasının enflasyonla mücadeleyi destekleyecek bir anlayış içinde sürdürüleceğinin altı çizildi.
“Emekli aylıklarına refah payı artışı”
Harcamalar ve gelirler yönüyle enflasyondan olumsuz yönde etkilenen kesimlerin desteklemesinin devam edileceğinin belirtildiği beyannamede “Çalışanlar ile emeklilerin satın alma güçlerinin korunmasına yönelik adımlar atmaya devam edeceğiz. Memurların, işçilerin ve emeklilerin aylıklarına 2023 ve 2024 yıllarında enflasyonun üzerinde en az büyüme oranında refah payı artışı vereceğiz.” denildi.
Beyannamede, İstanbul başta olmak üzere, bölgesel geçim endeksleri dikkate alınarak kamu çalışanlarının sosyo-ekonomik koşullarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılacağı kaydedildi.
Çocuklar ve yaşlılar öncelikli olmak üzere hassas tüketici gruplarına özel önlemler getirileceği aktarılan beyannamede, tüm piyasalarda rekabet ihlallerinin tespitinde ve soruşturma süreçlerinin yürütülmesinde etkinliğin artırılacağı vurgulandı.
Piyasa gözetimi ve denetimi ile ürün güvenliği mevzuatının, yeşil dönüşüm, döngüsel ekonomi ve yapay zeka üçgeninde güncel hale getirileceği aktarılan beyannamede, piyasa gözetimi ve denetimi konusunda yetkili kurumların etkin bir koordinasyon içinde görev yapmalarını sağlayıcı tedbirlerin hayata geçirileceği bildirildi.
“Ülkemizin geleceğini, yüzyılın enerjisi ile aydınlatacağız”
Enerji alanında dışa bağımlılığı azaltarak cari açık sorununa kalıcı çözüm üretme politikalarına destek verileceğine de vurgu yapılan beyannamede, Türkiye’nin, dünyada 12’nci sıradaki elektrik kurulu gücünde ilk 10 ülke arasına gireceği ifade edildi.
Elektrik kurulu gücünün 2028 yılında 135 GW’ın üzerine çıkacağı belirtilen beyannamede, 2021 yılı itibarıyla yüzde 71 olan birincil enerjide dışa bağımlılık oranının, 2028 yılında yüzde 56’ya, 2053 yılında ise yüzde 13 seviyesine indireceğine işaret edildi.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin tam kapasiteyle devreye alınmasının ardından ilave nükleer santraller kurulmasına yönelik çalışmalara devam edeceği vurgulanan beyannamede, “Karadeniz doğal gazını vatandaşımıza ulaştıracağız. Mevcut 710 milyar metreküplük rezerve ilave yeni keşiflerle ülkemizin geleceğini, yüzyılın enerjisi ile daha da aydınlatacağız. Aynı zamanda, Karadeniz doğal gazından yerli üre gübresini de üretmeye başlayacak, gübrede dışa bağımlılığı azaltacağız.” vaatleri yer aldı.
“Ülkemizi Dijital Türkiye hedefine ulaştıracağız”
Beyannamenin, “Milli Savunma Sanayi” bölümünde tam bağımsız savunma sanayisi vurgusu yapıldı. Yeni teknolojilere yatırımın süreceği ve yerlileşme oranını artırılacağının belirtildiği beyannamede, şu ifadelere yer verildi:
“2028 yılında savunma sanayisinde ihracatımızı en az 15 milyar dolara yükseltmeyi hedefliyoruz. Milli muharip uçak, dikey iniş/kalkış yapabilen SİHA’lar ve muharip insansız uçaklar ile insansız kara ve deniz araçları, uydu sistemleri, elektronik harp, siber güvenlik, uzun menzilli hava savunma ve füze sistemleri, nanoteknoloji, biyoteknoloji, lazer, kuantum teknolojileri ve yapay zeka destekli otonom sistemler gibi yenilikçi ve çığır açan teknolojilere yatırım yaparak savunma sanayimize yeni kabiliyetler kazandıracağız.”
Beyannamede “Türkiye Yüzyılı, Dijitalin Yüzyılı olacaktır. Bu yüzyılda dijital devlet, siber güvenlik, büyük veri ve yapay zeka, blokzincir gibi yenilikçi dijital teknolojilerde gerçekleştireceğimiz atılımlarla, ülkemizi Dijital Türkiye hedefine ulaştıracağız.” vurgusu yapıldı.
Ulusal Güvenlik Stratejisi gözden geçirerek ilave alınması gereken tedbirlerin belirleneceği ve Türkiye’nin en üst düzeyde güvenliğini ve etkinliğini sağlayacak bir mekanizmanın oluşturulacağı belirtilen beyannamede, “Güçlü ve Büyük Türkiye” temalı 2023-2026 dönemi Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planının uygulamaya konulacağı bildirildi.
Beyannamede, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada kabul edilen caydırıcı bir “Siber Güç” haline getirileceğinin altı çizildi.
Togg’da 1 milyon araç hedefi
Türkiye’nin 15 milyar dolar bilişim ihracat rakamına ulaşmasının hedeflendiği beyannamede, “Türkiye’yi yeni nesil elektrikli otomobil üssü haline getirme hedefimiz doğrultusunda, yerli otomobilimiz Togg’un seri üretimini yıllar içinde artırarak 2030 yılına kadar 1 milyon araca ulaşacağız.” ifadesi kullanıldı.
Beyannamede, “Ay Misyonu” kapsamında insansız uzay aracının tasarım ve üretim çalışmalarını tamamlayarak bu görevde kullanılacak hibrit yakıtlı, özgün ve milli uzay roketi motorunu geliştirileceği belirtildi. Türkiye’nin insanlı ilk uzay görevi kapsamında bir Türk vatandaşının bilim misyonu ile Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilmesi çalışmalarını tamamlayacağı vurgulandı.
Beyannamenin “Ulaştırma” başlığında, 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda, emisyon yoğun sektörlerden biri olan ulaştırma sektöründe yatırımların yeni teknolojileri en üst düzeyde kullanılarak ve yeşil dönüşüme uyumu dikkate alınarak gözden geçirileceği, akıllı ve sürdürülebilir ulaşım uygulamalarının geliştireceği belirtildi.
İstanbul – Ankara arasında saatte 400 kilometre hıza çıkabilen Süper Hızlı Tren açılışının 2028 yılında yapılacağı belirtilen beyannamede, “İstanbul Boğazı’nda yaşanan gemi trafiğinin azaltılması ve ülkemizin jeopolitik konumundan kaynaklı gücünün daha artması ve İstanbul Boğazı’ndaki seyir emniyetinin sağlanması amacıyla hayata geçireceğimiz Kanal İstanbul Projesi’nin bağlantı yollarına ve altyapı çalışmalarına hızla başlayacağız.” denildi.
Turizmde 100 milyar dolar gelir hedefi
5G teknolojinin nüfusun yüzde 100’ünü kapsayacağı, 6G teknolojisi için çalışmaların başlayacağı belirtilen beyannamede, “Genişleyen uydu filosu ve uluslararası iş birlikleri ile Türkiye’yi küresel ölçekte hizmet verebilen dünyanın en büyük 10 uydu operatöründen birine dönüştüreceğiz. 2023 yılı içerisinde yerli ve milli uydumuz Turksat 6A’yı uzaya fırlatacağız.” hedefine yer verildi.
Beyannamede stratejik tarım ürünlerinin yeterliliğinin izlenmesi için “Arz Güvenliği Takip Sistemi” kurulacağı da ifade edildi.
Turizmde turist sayısının 90 milyona, toplam gelirin de 100 milyar dolara çıkartılacağı vurgulanan beyannamede, “Sürdürülebilir turizm anlayışıyla ülkemizin dünya turizmindeki payını artıracak insan odaklı, güvenilir, yenilikçi ve çevreye duyarlı bir bakış açısıyla, geçmişten aldığımız güç ve sahip olduğumuz tecrübe ile turizmde lider bir Türkiye’nin inşası ve ihyası yönünde çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” ifadeleri kullanıldı.
Yüksek standartlı demokrasi hedefi, tamamlayıcı reformlarla hayata geçirilecek
Beyannamedeki “Adalet, Demokrasi, İnsan Hak ve Hürriyetleri” bölümünde, “Yüksek Standartlı Demokrasi”, “Türkiye Yüzyılı’na Yeni Anayasa”, “Hak ve Özgürlükler: Özgürlükler Yüzyılı” ile “Adalet Reformu” alt başlıkları yer aldı.
“Yüksek Standartlı Demokrasi” başlığında, gelecek dönemde, elde edilen tecrübeler ışığında yüksek standartlı demokrasi hedefinin, tamamlayıcı reformlarla hayata geçirileceği vurgulandı.
Buna göre, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir anlayışla “Yasama Reformu” yapılacak, Siyasi Partiler Kanunu, özgürlükçü anlayışla ve çerçeve yasa şeklinde yenilenecek.
Seçim kanunlarının mevzuattaki dağınık görünümüne son verilerek, bu konuda temel bir kanun düzenlenecek.
Kamu görevine ilk defa yapılacak atamalarda, görevin niteliğinin gerektirdiği haller dışında mülakat usulü kaldırılacak, atamalar yazılı sınav sonuçlarına göre yapılacak.
Belirli sayıda vatandaşın kanun teklifi vermesine veya bir kanunun iptal için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasına imkan tanınmasını sağlayacak “Halk Teşebbüsü” ile katılım güçlendirilecek.
Dijital oylama ve müzakere yöntemleri geliştirilerek “e-demokrasi” platformu oluşturulacak.
“Hak Arama Hürriyetinin” kapsamı genişletilerek, dilekçe verme, bilgi edinme, kamu denetçisine başvurma, yargıya erişim ile diğer başvuru haklarını kapsayacak şekilde anayasal bir norm oluşturulacak.
Siyasi parti kapatma davalarının açılması ve kararın yerine getirilmesi TBMM iznine bağlanacak.
“Uluslararası insan hakları mekanizmaları ile işbirliği geliştirilecek”
Alevilerin beklenti ve taleplerini karşılayan politikalar artırılarak sürdürülecek, romanların başta istihdam, iskan ve eğitim olmak üzere tüm sorunlarının çözümüne hız verilerek her türlü ayrımcılık zeminini ortadan kaldırılacak.
İnsan Hakları Eylem Planı geliştirilerek uygulanmaya devam edilecek. Başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi olmak üzere uluslararası insan hakları mekanizmaları ile işbirliği geliştirilecek.
Avrupa Birliği’ne üyelik süreci, karşılıklı hak ve yükümlülükler çerçevesinde, ortaklık hukukunun yenilenme ihtiyaçları da gözetilerek kararlılıkla sürdürülecek.
“Yeni Anayasa herkesin birinci sınıf vatandaş olduğu yapıda olacak”
Tamamen milli iradeden doğan, geniş katılımlı, çoğulcu, özgürlükçü, baştan sona milletin temsilcilerinin hazırlayacağı yeni Anayasa Türkiye Yüzyılı’na kazandırılacak.
Yeni Anayasa, milletin kendi iradesi ve kendi eliyle yaptığı, her bir vatandaşın “içinde ben varım”, “benim iradem var” dediği, yaşam hakkını, düşünce ve kanaat özgürlüğünü, inancı ve inandığını yaşama özgürlüğünü, aileyi, toplumu ve mülkiyet hakkını koruyan yapıda olacak.
Yeni Anayasa, bir daha hiç kimsenin başörtüsü zulmü gibi çağ dışı uygulamalara, zorbalık ve baskılara tevessül etmesine dahi izin vermeyecek. Irk, din, mezhep, dil, renk ve kültür farkı göz etmeden herkesi kuşatan, insan onuru ortak temelinde buluşturan, kucaklayıcı, bütünleştirici, çeşitlilikte birliği savunan, herkesin birinci sınıf vatandaş olduğu yapıda olacak.
Demokratik katılımı genişletecek, siyasal katılımın önündeki vesayetlere izin vermeyecek yeni Anayasa, bilgi teknolojileri ile vatandaşın yönetim süreçlerine ortaklığını temin edecek.
İmar hukuku, anayasal düzeyde ele alınacak
“Hak ve Özgürlükler: Özgürlükler Yüzyılı” başlığı altında, Türkiye Yüzyılı’nın, güçlünün değil, haklının yüzyılı olacağı vurgulandı.
Bu kapsamda, insanın canını hiçe sayan sorumluların etkin bir soruşturmayla adalet önüne çıkarılması, yaptıklarının yanlarına kar kalmaması için kurumsal ve yasal altyapı güçlendirilecek, ceza yaptırımları ağırlaştırılacak.
İnsanın hayatına mal olan ihmal ve kusur iddialarında şüpheli konumda olan kamu görevlileri için idareden soruşturma izni alınması usulü kaldırılacak.
İmar hukuku, anayasal düzeyde ele alınacak ve insanın yaşanabilir, sürdürülebilir, güvenli çevre hakkını koruyacak düzenlemeler yapılacak.
Yapı Denetimi Hakkında Kanun’da değişiklik yapılarak denetim görevinin ihmal edilmemesini temin eden, ağır yaptırımlar içeren düzenleme yapılacak.
Yaşam Hakkı Eylem Planı
“Yaşam Hakkı Eylem Planı” kapsamında, şiddete başvurma riski bulunup akıl sağlığı yerinde olmayan, şiddet geçmişi bulunan kişilere karşı toplumun korunması, ulaşım ve trafik kazalarının azaltılması, bireysel silahlanmanın kontrol altına alınması, insan hayatı için tehlike arz eden meslek kollarında iş güvenliği standartları ve denetiminin yükseltilmesi, şiddetin basın yayın organları ve sosyal medya platformlarında özendirilmesinin önlenmesi sağlanacak.
Konut güvenliğinin sağlanması, doğal afetlere hazırlık ve maden kazalarının önlenmesi için çalışmalar yürütülecek.
İşkence ve kötü muameleye karşı sıfır tolerans
İşkence ve kötü muameleye karşı sıfır tolerans anlayışının benimsenmesine kararlılıkla devam edilecek.
İnsan haklarını koruma mekanizmalarının, işkence ve kötü muameleye karşı denetim ve önleme fonksiyonlarını daha etkin yerine getirebilmeleri için bağımsızlıkları güçlendirilecek.
Hakimler, Cumhuriyet savcıları, kolluk görevlileri ve ceza infaz memurlarının insan hakları eğitimleri, AİHM standartları çerçevesinde artırılacak.
Cezaevi koşulları, insan onur ve haysiyetini gözetecek, işkence ve kötü muameleyi önleyecek şekilde iyileştirilecek.
Tüm okullarda etüt imkanları yaygınlaştıracak, velilerin iş hayatıyla okul programları uyumlaştırılacak.
İfade özgürlüğü
Değişen toplumsal ihtiyaç ve koşullar dikkate alınarak ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikteki mevzuat gözden geçirilecek ve uygulamadan kaynaklanan eksiklikler giderilecek.
İfade özgürlüğü ile kişinin şeref ve haysiyetinin korunması gibi diğer hak ve özgürlükler arasında ne demokratik toplum düzeni ne de bireysel haklardan vazgeçmeyen makul denge korunacak.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının fiilen kullanımının güçlendirilmesine yönelik kolluk görevlilerinin meslek içi insan hakları eğitimi geliştirilecek.
“Ayrımcılık ve Nefretle Mücadele Kurulu” oluşturulacak
Ayrımcılık ve nefretle etkin mücadele için “Ayrımcılık ve Nefretle Mücadele Kurulu” oluşturulacak. Kurul, ulusal ve uluslararası ölçekte hak ihlali gözlem, değerlendirme ve tespitlerini içeren “Ayrımcılık ve Nefretle Mücadele Uluslararası Endeksi” yayınlayarak nefret suçları ile küresel mücadelenin etkin bir parçası olacak. Nefret suçuna ilişkin yeni ve müstakil bir düzenleme yapılacak.
Kentsel dönüşüm süreçleri hızlandırılacak
Kentsel dönüşüm süreçleri, sağlıklı bir çevrede yaşama, yaşanabilir şehirler kurma ve mülkiyet hakkı esasları gözetilerek hızlandırılacak.
Depreme dayanıklılığı yüksek, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir kentler inşa edilecek, bu amaca aykırı iş ve işlemler ceza yaptırımı içine alınacak.
Farklı kanunlar ve mevzuatlarla düzenlenmiş, birden fazla kurum ve kuruluş tarafından gerçekleştirilen sosyal yardımlar, bütüncül şekilde tek bir mevzuat çatısı altında toplanarak aile bazlı “vatandaşlık maaşı” ödenecek.
Yeni nesil hak ve özgürlükler
Çevre, enerji, su, gıda gibi tüm imkan ve kaynakların sahibi değil, emanetçisi olunduğu bilincinin yediden yetmişe oluşturulması için çalışılacak.
“Emanet adaleti” ismi verilen bu yaklaşımla, önceki nesillerden devralınan ülke kaynaklarının korunarak, gözetilerek ve büyütülerek sonraki kuşaklara bırakılması için çalışılacak.
Hak ve özgürlükleri koruyucu mekanizmalar
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun yapısı güçlendirilecek. Temel hak ve özgürlükleri daraltan kanun değişikliklerinin kabulü için nitelikli çoğunluk koşulu getirilecek.
Kamu Denetçiliği Kurumuna resen inceleme başlatma yetkisi sağlanacak, kurumun kararlarının etkinliği artırılacak.
Adalet Reformu
Beyannamedeki “Adalet Reformu” başlığında, Türkiye Yüzyılı’nda, adaletin hızla tecellisine yönelik düzenlemeler yapılacak ve insan hayatını her türlü ihmal, tedbirsizlik ve suistimalden koruyan yeni uygulamalar hayata geçirilecek.
“Adalete Zahmetsiz Erişim” ilkesiyle adalete erişimi zorlaştıran düzenleme ve uygulamalar değiştirilecek, yargısal süreçler sadeleştirilecek.
Adliye bulunmayan ilçelerde adli hizmet irtibat noktası oluşturulacak. Ücretsiz aile avukatlığı sistemi getirilecek.
Koruyucu hukuk uygulamalarının geliştirilmesi kapsamında, “Hukuk ve Adalet” dersi ortaokul ve lise müfredatında zorunlu hale getirilecek.
Lekelenmeme hakkına, daha güçlü korunabilmesi için Anayasa’da yer verilecek.
Daha hızlı ve öngörülebilir adalet için, ihtisas mahkemelerinin sayısı artırılacak. Hakim ve Cumhuriyet savcılarının mesleğin başından itibaren ihtisaslaşmaları sağlanacak.
Adalet Bakanlığına bağlı adli kolluk teşkilatı kurulacak. Böylece polisin adli ve idari görevleri arasındaki ayrım kesin olarak belirlenecek, adli soruşturmaların etkinliği artırılacak.
Aile içi şiddet ve kadına karşı şiddetten kaynaklanan suçların etkin şekilde soruşturulması amacıyla kurulan özel soruşturma büroları ülke genelinde yaygınlaştırılacak.
Ülke ve dünyadaki gelişmeleri dikkate alan, halkın ve avukatların ihtiyaç ve beklentilerine azami düzeyde cevap veren yeni bir Avukatlık Kanunu çıkarılacak.
Cezasızlığı önleyecek şekilde infaz sistemi yenilenecek. Cezaevine girdi-çıktı yapılmasına neden olan düzenlemeler değiştirilecek.
Dış politika
Beyannamede, Türkiye’nin dış politikasında istikrar, denge ve atılım hedeflerini eş zamanlı hayata geçirmeye devam edeceği vurgulanarak, “Hedefimiz; Cumhuriyet’imizin yeni yüzyılında yirmi yıllık sağlam dış politika temellerinin üstüne uluslararası sistemde etkin, bağımsız, dinamik ve dirençli bir Türkiye ekseni inşa etmektir.” ifadeleri kullanıldı.
AK Parti’nin bölgesel ve küresel meydan okumalarla baş edebilmek ve krizlerin üstesinden gelebilmek için yirmi yıllık tecrübesinin ışığında hareket edeceğine yer verilen beyannamede, şunlar kaydedildi:
“Riskleri minimize ederek ve fırsatları etkin şekilde kullanarak ülkemizin uluslararası konumunu daha da güçlendireceğiz. Yeni yüzyılda Türkiye eksenli yeni inisiyatifler üstlenerek küresel barışa ve istikrara daha fazla katkı vereceğiz. Önceliğimiz; Türkiye’nin bağımsızlığını merkeze alan, güvenliğini en üst düzeyde sağlayan, askeri gücünü pekiştiren, ekonomik refahını büyüten ve demokrasisini güçlendiren bütüncül bir dış ve güvenlik politikasını sürdürmektir. Amacımız; Türkiye’nin son yirmi yılda elde ettiği kazanımları sağlamlaştırmak, bölgedeki istikrara ve sürdürülebilir bir düzenin oluşumuna katkı sunarak barışçıl, adil ve istikrarlı bir uluslararası düzenin inşa edilmesini sağlamaktır.”
“Çevremizde barış, istikrar ve refah kuşağı inşa edeceğiz”
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bağlamında, Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Milli İstihbarat Başkanlığı başta olmak üzere dış politikanın planlanması ve yürütülmesinde kritik öneme sahip kurumların daha da güçlendireceğinin belirtildiği beyannamede, şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye Yüzyılı’nda dış politika, güvenlik ve savunma alanlarındaki milli önceliklerimizi üç stratejik kuşakta hayata geçiriyoruz. Bir; çevremizde barış, istikrar ve refah kuşağı inşa edeceğiz. İki; kıtasal açılımlarımızı yeni hamlelerle kurumsallaştıracağız. Üç; daha adil bir küresel düzenin kurulmasına öncülük edeceğiz. Bu üç kuşaktaki politikalarımızı da çok boyutlu ve çok yönlü bir diplomasi yürüterek Türkiye eksenini kuracağız. Ülkemizin etrafında bir barış, istikrar ve refah kuşağı tesis etmek ana hedefimizdir. Bu doğrultuda komşu ülkelerle ve bölgelerle ilişkilerimizi, iyi komşuluk ilkesi ve uluslararası hukuk çerçevesinde yürüteceğiz.”
“Yeni göç hareketliliğinin oluşmasını engellemeye devam edeceğiz”
Bir yandan sınır güvenliğini sağlamlaştıran, terörizm ile mücadeleye devam eden ve egemenlik haklarını koruyan politikaların en aktif şekilde uygulanacağı, diğer yandan komşu ülkelerle ilişkilerin milli menfaatlere saygı, işbirliği, refahın büyütülmesi, istikrar ve barış temelinde daha da güçlendireceğinin vurgulandığı beyannamede, şunlar kaydedildi:
“Çevremizdeki coğrafya ve bölgelerde çatışmaların ve krizlerin sona erdirilmesi için her türlü çabayı göstereceğiz. Çevremizde barış ve refah kuşağı oluşturmak için ikili ilişkilerimizde normalleşme süreçlerine devam edeceğiz. Bölgemizde ortak serbest ticaret alanları oluşturacağız ve Türkiye’nin bir lojistik ve ticaret üssü olmasını sağlayacağız. Bölge ülkelerinin yeniden imarına katkı vermeye devam edeceğiz. Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasını, bu ülkelerde terör örgütlerinin ortadan kaldırılmasını ve Irak’ta kapsamlı ve kalıcı bir istikrarın sağlanmasını esas alan politikamızı sürdüreceğiz. Komşumuz Suriye’deki savaşı, bu ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği temelinde, Suriye halkının meşru beklentileri doğrultusunda çözmek için tüm imkanlarımızı seferber edeceğiz. Suriye’nin kendi halkı ve komşularıyla barışık, terör örgütleri, vekalet savaşları, ayrılıkçı gündem ve dış müdahaleden arındırılmış bir ülke haline getirilmesi için her türlü diplomatik ve diğer tedbiri alacağız. Güvenli bölgelerde devam eden çatışma sonrası istikrar sağlama sürecini desteklemeye, yeni göç hareketliliğinin oluşmasını engellemeye ve Türkiye’de geçici koruma statüsünde bulunan sığınmacıların geri dönüşünü kolaylaştıracak mekanizmaları daha etkin şekilde hayata geçirmeye devam edeceğiz. Suriye’de BM zemininde devam eden çok taraflı çözüm sürecini ve Astana Süreci kapsamında çatışmayı sonlandırmak için oluşturulan mekanizmada etkin rol oynamaya devam edeceğiz. Suriye’de akan kanın durdurulması için tüm taraflarla temaslarımızı yoğunlaştıracağız.”
“Komşularımızla barışçıl diplomasiyi ilk çözüm göreceğiz”
Beyannamede, Irak’ı Ortadoğu’daki bölgesel istikrar açısından en önemli ülkelerden biri olarak görüldüğü belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:
“Bu kapsamda Irak’ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğü temelinde, ülkedeki tüm kesimleri kucaklamaya devam edeceğiz. İki ülke arasında her türlü ulaşım bağlantısını arttırmak için gerekli altyapı çalışmalarına ağırlık vereceğiz. Irak’ta terör örgütlerinin mevcudiyetinin ve eylemlerinin sonlandırılması ile Irak’ın adeta çimentosu olan Türkmen soydaşlarımızın adil temsiliyete kavuşturulmasına yönelik çabalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. İran ile başta ekonomik ilişkiler olmak üzere birçok alanda yürüttüğümüz işbirliğini devam ettireceğiz. Amacımız bölgesel istikrarın ve düzenin tesis edilerek çatışmasız bir Ortadoğu’nun inşa edilmesine maksimum katkı sunmaktır. Bu amaca ulaşmak için bütün komşularımızla barışçıl diplomasiyi ilk çözüm merci olarak göreceğiz.”
“NATO ittifakına katkılarımızı sürdüreceğiz”
Türkiye olmadan Avrupa’da güvenlik ve istikrarın sağlanmasının mümkün olmayacağının vurgulandığı beyannamede, şöyle devam edildi:
“NATO ittifakı bünyesindeki konumumuzu tahkim ederek, güvenliğin bölünmezliği ilkesinden hareketle ittifaka katkılarımızı sürdüreceğiz. ABD ile ilişkilerimizi karşılıklı saygı ve eşit ortaklık temelinde geliştireceğiz. Kurduğumuz stratejik mekanizmayı güçlendirerek başta PYD/ YPG, FETÖ ve yaptırımlar konuları olmak üzere ülkemizin güvenlik önceliklerine uygun somut adımların atılmasını sağlayacağız. Rusya ile siyasi ve ekonomik ilişkilerimizi, enerji alanındaki işbirliğimizi devam ettireceğiz. Suriye ve Ukrayna meselesi başta olmak üzere bölgesel sorunların uluslararası hukuk ilkelerini gözeterek barışçıl bir şekilde çözümünü destekleyeceğiz. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da kalıcı barış, refah ve istikrarın temini için çalışmayı sürdürecek; halihazırda yürütülen normalleşme süreçlerine milli menfaatlerimiz temelinde katkıda bulunmaya devam edeceğiz. Filistin meselesindeki pozisyonumuz iki devletli çözüm zemininde İsrail’in işgal ettiği topraklardan geri çekilmesidir. Tarihi bağlarımız ve vicdani hassasiyetlerimiz çerçevesinde Filistin davasını her vesileyle hatırlattığımız ilkeler temelinde desteklemeye devam edeceğiz. Libya’da devam eden siyasi diyalog sürecini aktif şekilde destekleyeceğiz.”
Güvenlik ve asayiş
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan “Türkiye Yüzyılı İçin Doğru Adımlar” başlıklı seçim beyannamesinin “Güven ve İstikrarla Huzurlu Gelecek” bölümünde terörle mücadele, güvenlik, asayiş, uyuşturucuyla mücadele, trafik güvenliği, göç yönetimi ve diğer alanlarda AK Parti iktidarları döneminde bugüne kadar yapılanlara yer verildi.
Beyannamede, seçimlerin ardından yapılacak çalışmalar, hayata geçirilecek projeler ve yeni düzenlemeler anlatıldı.
Buna göre, vatandaşların geleceğe huzurla bakması, her türlü hak ve menfaatini tam güvende hissetmesi Türkiye Yüzyılı’nın en önemli esaslarından olacak.
“İstikrarlı iç güvenlik” anlayışıyla ulaşılan kurumsal entegrasyon ve hizmet kalitesi kalıcı hale getirilecek. “İstikrarlı iç güvenlik” stratejisinin temelinde “önleyicilik” olacak, suçun işlenmesinin önlenmesi hedeflenecek. Türkiye’nin, “suçun/zararın oluşmadığı bir ülke” haline getirilmesi amaçlanacak.
Teröre karşı mücadelenin yanına terörizme karşı mücadele de eklenecek, bu alanda önemli bir zihni dönüşüm gerçekleştirilecek.
Ayrıca terörün finansmanıyla mücadele derinleştirilecek. Terör örgütlerinin, sivil toplum ve belediyeler gibi özgürlük ve kaynak alanlarını istismar etmelerine izin verilmeyecek.
Terör örgütlerinin demokratik mekanizmaları istismarına karşı demokrasi ve hukukunun güçlendirilmesine devam edilecek. Geçmişte terörden yoğun şekilde etkilenen bölgelerde sivil toplum kuruluşlarının kapasite gelişimlerine özel destekler verilecek.
Uyuşturucuyla mücadele
Uyuşturucuyla mücadele kapsamında ise dünyadaki arz ve pazar hareketliliği takip edilecek, sadece Orta Doğu değil, Afrika üzerinde oluşan pazarların Türkiye’ye olası etkileri de izlenerek, Latin Amerika’dan Çin’e kadar uzanan geniş bir alanda arzla mücadele politikası hayata geçirilecek.
Farkındalık çalışmaları artarak sürdürülecek. Terör örgütlerinin finansman kaynağı olarak kullanılan tüm uyuşturucu ağları ve şebekelerinin çökertilmesine devam edilecek, narkoterör mücadelesi kesintisiz şekilde sürecek.
Trafik güvenliği çerçevesinde “güvenli sistem yaklaşımı” ve “trafikte sıfır can kaybı” ilkesi esas alınarak 2050’ye kadar hiçbir vatandaşın hayatını kaybetmediği ve ciddi derecede yaralanmadığı bir ülke hedefinin gerçekleştirilmesi yolunda faaliyetlere kararlılıkla devam edilecek. Çocuk trafik eğitim parklarının sayısı ülke genelinde artırılacak.
Yeni suç türlerine karşı önleyici kapasite geliştirilecek, suç ve suçluyla mücadelede “geç kalmamak” temel yaklaşım olacak. Suç ve suçlunun takibinde kapasite artırılacak. “Suçun oluşmasını beklemeden, caydırıcılığı suç oluşmadan ortaya koymak, güvenliğin görünür olmasını sağlamak, asayiş sahasında suça meyilli insanların istismar edebileceği bir boşluk bırakmamak” da temel stratejiler arasında yer alacak.
Düzensiz göçle mücadele sürecek
Göç yönetimi kapsamında ise “gönüllü-güvenli-onurlu geri dönüşlerin” sayısı artırılacak. Düzensiz göçle mücadele çalışmaları kesintisiz ve artarak devam edecek.
Özellikle büyük şehirlerde göç kaynaklı mekansal yoğunlaşmaya fırsat verilmeyecek. Zorunlu insani gerekçelere dayanan göçler hariç, mevzuata uygun olmayan, amaçsız, kitlesel veya bireysel hiçbir göç girişimine izin verilmeyecek.
Türkiye Yüzyılı’nda muhtarlık kurumu, kalkınmanın itici güçlerinden biri olacak. Muhtarlar tarafından getirilecek toplum yararına projelere yönelik destek programları oluşturulacak.
Yeni anayasa vurgusu
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sürekli geliştirilecek. Bu sisteme dair reformları da içerecek şekilde yeni anayasa öncelikler arasında yer alacak.
Çoğulcu demokrasi anlayışına uygun olarak TBMM’de genel görüşme açılması ve meclis araştırma komisyonu kurulması kolaylaştırılacak.
Yürütme organı temsilcilerinin bütçe görüşmeleri dışında da ilgili meclis komisyonlarına giderek parlamentoyu düzenli aralıklarla bilgilendirmelerini ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunmalarını sağlayacak mekanizmalar güçlendirilecek.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesinde dezenformasyonla mücadele sürdürülecek. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile Anadolu Ajansı (AA), Basın İlan Kurumu ve TRT’nin ulusal ve uluslararası yayıncılık imkanlarının, Türkiye’deki gelişmeleri, dezenformasyonla mücadeleyi, bölgesel ve küresel atılımları yansıtacak şekilde güçlendirilmesine devam edilecek.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezinin (CİMER), Türkiye Yüzyılı’nda dijitalleşme başta olmak üzere gelişen ve değişen koşullar çerçevesinde etkinliği artırılacak.
Yorumlar