Kafkasya’dan 1864’te göçtükleri Anadolu’da, Konya’nın Sarayönü ilçesine kurulan köye yerleştirilen Çerkesler, geleneklerini yaşatarak kültürlerini nesilden nesle aktarıyor.
Sarayönü ilçesine bağlı Ertuğrul Mahallesi’nde yaşayan Çerkesler, geleneklerine bağlılıklarıyla dikkati çekiyor.
Çarlık Rusyası tarafından 1864 sürgün edilmeye başlayan Çerkesler, Anadolu’ya geldikten sonra Osmanlı İmparatorluğu’nca yeni imar edilen köylerde iskan edildi. Konya’da da özellikle tarım arazilerinin geniş yer tuttuğu bölgelere yerleştirilen Çerkesler, geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağladı.
Sultan İkinci Abdülhamid tarafından 1891’de ilçenin 11 kilometre güney doğusunda düzenli bir imar planına göre inşa ettirilen Ertuğrul Mahallesi’nde de yaşayan Çerkesler, 130 yıldır öz kültürlerini, dillerini, yemeklerini, adetlerini, gelenek ve göreneklerini gelecek kuşaklara aktarıyor.
Kış döneminde yaklaşık 200 Çerkes’in yaşadığı mahallenin nüfusu, yaz döneminde üçe katlanıyor. Kent genelinde yaşayan Çerkes sayısı ise 10 bini buluyor.
AA muhabirine konuşan Ertuğrul Mahallesi Muhtarı Cemal Karadağ, 35 haneyle kurulan köyün hane sayısının günümüzde 120’yi bulduğunu söyledi.
Konya’da 7, Afyonkarahisar ve Karaman da dahil bölgede 20’ye yakın Çerkes köyü bulunduğunu ve hepsinin etkileşim içinde olduğunu belirten Karadağ, “Bizim tüm Çerkes mahalleleri ve köyleriyle diyaloğumuz var. Düğünlerimizde, cenazelerimizde mutlaka birbirimize haber ederiz. Düğünlerde illaki bana davetiye gelecek diye bir şartımız yok. Köy gençliği adına bir davet gelir. Gideceklerin listeli yapılır. Kaç kişi gidecekse araç temin edilip gidilir. Bu şekilde diğer köylerde de etkileşimimiz hiç kesilmiyor.” diye konuştu.
“Yaşım 65 ve bu yaşa kadar ben asimilasyon görmedim”
Bugüne kadar hiçbir asimilasyona maruz kalmadıklarını vurgulayan Karadağ, şöyle konuştu:
“Ben 65 yaşındayım. Bu zaman kadar hiçbir yerde Çerkes’im diye ötelenmedim. Çerkesliğimi de hiçbir zaman saklama ihtiyacı duymadım, her yerde de gururla söyledim. Aksine birinci sınıf insan muamelesi gördüm. Örfünden, ananesinden, saygısından, topluma, devletine, bayrağına bağlılığından dolayı Çerkesler her zaman birinci sınıf insan olarak muamele görmüştür. İstediğimiz her yerde istediğimi şekilde okuduk, istediğimiz işe girdik. Hiçbir yerde ötelenmedik, hiçbir yerde itilip kakılmadık. Ben işim gereği Türkiye’de birkaç vilayette görev yaptım. Gittiğim her vilayette ailecek tanıştığımız, Çerkes olduğumuzu bilen, geleneklerimizi, misafire olan saygımızı gören arkadaşlarımızdan da ‘niye biz de bir Çerkes değiliz’ diyenleri de gördüm. Bunu gururla söyleyebilirim. Hiçbir zaman bize ikinci sınıf insan muamelesi gösteren de olmadı.”
Çok disiplinli adetleri bulunduğuna dikkati çeken Karadağ, yazılı olmayan bir yasaya göre hareket ettiklerini, saygı temelleri üzerine kurulu geleneklerinin de gençlerce hassasiyetle uygulanmaya devam ettiğini kaydetti.
Dillerini yaşatma konusunda her ailenin gayret gösterdiğini ve gençlerin de çok ilgili olduğunu belirten Karadağ, “Bizde bir ayıp yasası vardır. İnsanlarımız bunun için her yaptığı hareketi ölçülü yapmak zorunda kalır. Toplumumuz ona göre yetişir. Asimilasyon diye hiçbir şey yok, olamaz da, zaten görmedik de. Ben artık mahallenin yaşlı gurubuna giriyorum. Yaşım 65 ve bu yaşa kadar ben asimilasyon görmedim, gören olduğunu da sanmıyorum.” diye konuştu.
Karadağ, şöyle devam etti:
“Çifte vatandaşlık sayesinde Kafkasya’dan geldiğini soyağacından ispat edebilenler oraya da kolaylıkla gidip gelebiliyor. Mahallemizden iki arkadaşımız gitti Kafkasya’dan evlenip yerleşti. Orayla bizi bağlarımız hala devam ediyor. Bir de sülale, kabile devamlılığı var bizde. Buradan gidenler orada sülalesini buluyor, oradan gelenler burada sülalesini buluyor. Buradan sürekli Kafkasya’ya turlar düzenleniyor. Gidip gelen arkadaşlarımız oradakilerin yaşantılarının, örf, adetlerinin, düğünlerinin aynı bizimki gibi olduğunu söylüyor.”
“Biz 130 yıldır bu topraklardayız ve hiçbir şekilde asimilasyona uğramadık”
Ertuğrul Mahallesi Eğitim Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Zeki Yıldız ise atalarının Balkan Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda gönüllü olarak hep ön planda olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti’ni hep birlikte kurmanın gururunu yaşadıklarını ifade etti.
Yıldız, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz 130 yıldır bu topraklarda yaşadık ve hiçbir şekilde bir asimilasyona uğramadık. Biz gittiğimiz her yerde kendimizi Çerkes’iz diyerek tanıttık. Hiç kimseden de tepki almadık. Hepimiz resmi dairelerde, kamu kurumlarında çok rahat çalıştık. Herkes bize değer verdi. Son günlerde gündeme getirilen bazı şeylerden de çok rahatsızız. Söylenenlerin tam tersine, biz kesinlikle asimilasyona falan uğramış değiliz. İstediğimiz gibi bir hayat yaşadık. Her yıl düzenli olarak sürgünün yıl dönümünde anma programları yaparız. Sarayönü halkından da davetlilerimiz gelir. Köylülerimizle kahvaltı programları, geceler düzenleriz. Her zaman ilçe protokolünü de davet ederiz. Onlar da memnuniyetle gelir.”
Mahallede yaşayan emekli öğretmen Hikmet Gül de Çerkes olduğu için meslek hayatı boyunca hep el üstünde tutulduğunu dile getirdi.
Kültürlerini yaşatma konusunda da bugüne kadar hiç zorlukla karşılaşmadıklarını belirten Gül, “Kültürü öğretme tamamen aileye bağlı bir şeydir. Aile bazen bu konuda katı olur. Katı şekilde kültürü öğretir. Bazısı daha esnektir, toleranslı öğretir. Düğünlerimizi de akordeon veya mızıka dediğimiz enstrümanlarla yaparız. Gençlerimiz tahtayla ona tempo tutarlar ve kız erkek karşılık oynarlar. Bizde davul, zurna işi yoktur. Genelde gençlerimizin çoğu da akordeon mızıka kullanmayı bilirler.” dedi.
“Devlet bize sınıf açabiliyor, öğretmen verebiliyorsa asimilasyondan bahsetmek çok yanlış olur”
Ertuğrul Mahallesi’nde yaşayan Konya Çerkes Derneği Başkanı Hasan Parılyıldız ise hiçbir şekilde asimilasyona uğramadıklarını, aksine AK Parti hükümetleri döneminde kendileriyle çok daha fazla ilgilenildiğini ifade etti.
Parılyıldız, şöyle devam etti:
“İsteklerimiz doğrultusunda Çerkesce Milli Eğitim müfredatına konuldu. Milli Eğitim müfredatında herhangi bir devlet okulunda on öğrenci toplandığı anda sınıf açılıyor. Özellikle son on yılda büyük gelişmeler katettik. Pandemi olmasaydı Çerkeslerin yoğun yaşadığı illerde kültür merkezleri de açılacaktı. Devlet bize sınıf açabiliyor, öğretmen verebiliyorsa asimilasyondan bahsetmek çok yanlış olur. Bizim örf ve adetlerimiz çok değerli. Derneklerimizde kültür faaliyetlerimizi sürekli devam ettiriyoruz. Yeni neslimiz de buna çok ilgi gösteriyor.”
Yorumlar