Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde “Vefatının 6. Yıl Dönümünde Hasan Karakaya’yı Anma Programı”ndaki konuşmasında, Akit Medya Grubunun yöneticilerine Karakaya’nın hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla teşekkür etti.
Basın dünyasının mümtaz bir ismini, bir yiğit gazeteciyi anmak üzere programda yer aldıklarını dile getiren Erdoğan, Karakaya’nın ebedi aleme 6 önce uğurlandığını anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan ziyaretlerinde geçirdiği kalp krizi sebebiyle Karakaya’nın 30 Aralık 2015’te kaybedildiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
“Beraberdik. Ashab-ı Suffe’de sohbetimizi yaptık. Sohbetten sonra otele geçtik. Bir müddet sonra da Hasan Karakaya kardeşimizin kalp krizi geçirdiği haberi bize geldi. Şüphesiz ki bizler ölüme inanmış insanlarız. Hele hele Medine-i Münevvere’de Ashab-ı Suffe’de sohbeti yap, ondan sonra böyle bir kalp krizi neticesinde Hakk’a yürü. Gerçekten Hasan Karakaya kardeşimiz kaleminin ciddi manada silahşoruydu. Üstadın ifadesiyle ‘Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın/Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın.’ dediği gibi Hasan Karakaya kardeşim de aynen bu ifadelerin kalemiydi.”
Erdoğan, vefatının 6. seneyi devriyesinde basının cesur kalemi Hasan Karakaya’yı bir kez daha rahmetle yad ettiğini dile getirerek, Karakaya’nın ailesine, dostlarına, okurlarına, Akit Medya Grubundaki mesai arkadaşlarına başsağlığı diledi.
“Rabb’im Hasan kardeşimizden razı olsun, mekanını cennet eylesin.” diyen Erdoğan, Karakaya hakkında hazırlanan kısa videonun beraberce izlenildiğini, basının bu yürekli kaleminin engin ruh ve gönül dünyasına şahitlik edildiğini söyledi.
“Rabb’im, Hasan kardeşimizin duasını emanetini Peygamber Efendimizin şehrinde alarak adeta kabul buyurdu”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben hep şunu söylerim. Dünyamda iki kalem var ki beni çok etkilemiştir. Bir, üstat Necip Fazıl Kısakürek ve daha sonra da Hasan Karakaya. Bunlar kalemleriyle malum cephelere her zaman korku salmışlardır ama korkmamışlardır. Çok önemli. Hasan Karakaya kardeşimiz köşesinde işte bunu başarı bir şekilde yürüttü.” ifadelerini kullandı.
Rahmetli Hasan Karakaya’nın bir soru üzerine, en büyük hayalinin “Peygamber Efendimizin zamanına giderek onun mübarek dizinin dibinde ders dinlemek olduğunu” söylemesini çok anlamlı bulduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aynı röportajda merhum Karakaya vefat ettikten sonra hayırla anılmayı murat ettiğini dile getiriyor. Evet belki Hasan kardeşimiz Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselamı dünya gözüyle göremedi, Asrı Saadet’te yaşama, onun dizinin dibinde söylediklerini dinleme şerefine nail olamadı ama o son nefesini Resulü Ekrem Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin şehrinde, onun manevi huzurunda vermekle müşerref oldu. Dünya yolculuğunu tıpkı gönlünden geçirdiği gibi Medine-i Münevvere’de, Mescid-i Nebevi’de Resulullahı Aleyhissalatu Vesselam ziyaret ettikten hemen sonra hitama erdirdi. Rabb’im, Hasan kardeşimizin o samimi duasını, o samimi niyazını, emanetini Peygamber Efendimizin şehrinde alarak adeta kabul buyurdu.”
Erdoğan, “Demokrasiye karşı darbecilerin yanında saf tutanlar, yine bizim gayretlerimiz ve milletimizin desteği sayesinde siyasetten tasfiye edildiler. Üzülerek ifade etmek isterim ki basın yayın camiamızda darbeci zihniyetle samimi bir hesaplaşma yapılamadı. 2023’e giden süreçte medyamızın bu iç hesaplaşmayı da yapacağına, bu habis zihniyetten kendisini bir an önce kurtaracağına inanıyorum.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evet, insan hangi istikamet üzere yaşarsa son nefesini de öyle verir. Emaneti nasıl teslim etmişse öyle dirilir ve ruzi mahşerde de öyle hesaba çekilir. Yine insan, bu alemde ne biriktirmişse yarın hesap gününde de karşısında onu bulur. Biz Hasan Karakaya’nın ömrünü İslam’ı anlamaya ve anlatmaya adadığına, emaneti Resulullah’ın şehrinde inşallah bir Müslüman olarak teslim ettiğine tüm kalbimizle benliğimizle inanıyoruz. Burada bir kez daha kendisine Mevla’dan rahmet ve mağfiret diliyoruz.” diye konuştu.
Erdoğan, programdaki katılımcılara hitaben, “Kıymetli kardeşlerim, ben sizleri Allah için seviyorum. Rabb’im bizleri burada olduğu gibi inşallah sevgili Habib’inin sancağı altında da haşrucem eylesin.” dedi.
“Şüphesiz hepimiz bir gün bu fani alemdeki imtihanımızı tamamlayacak, inşallah bir Müslüman olarak ebediyete göç eyleyeceğiz.” ifadelerini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“O gün gelinceye kadar da ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için samimiyetle çalışmaya devam edeceğiz. Dünyayı ahiretin tarlası görerek, hayatın albenisine kendimizi kaptırmadan her türlü gayreti göstereceğiz. Kur’an-ı Kerim’in ve Sünnet-i Seniyye’nin rehberliğinde ukbamızı kurtarma gayesiyle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Hasan kardeşimizin de dediği gibi esas mesele şan, şöhret, makam sahibi olmak değildir. Mesele, milletimizin ‘Allah razı olsun’ duasına layık olmak, geride hayırla yad edilecek güzel bir miras bırakmaktır. Mesele, bu fani dünyada adam gibi yaşamak, sırat-ı müstakim üzere bulunmak, son nefesimizi de bir Müslüman olarak vermektir.”
“Korkmamış, ürkmemiş, sinmemiş, adam gibi adam olmuştur”
Gençlere, “Hasan ağabeyinizi çok iyi tanıyın. TÜGVA olarak bunun hakkını da dört dörtlük verin.” diye seslenen Erdoğan, “Hasan kardeşimizin 1957 yılında Manisa’da başlayan ve 2015 yılında Medine’de hitama eren hayat yolculuğunda işte bunun birçok örneği var. Hasan Karakaya, 58 yıllık ömrünü kalemiyle bu milletin hakkını, hukukunu, onurunu savunmaya adamış gerçek bir cengaverdi. Genç yaşlarda başladığı gazetecilik mesleğini bir maişet kaynağı olmanın ötesinde hakikat avcılığı olarak gören dirayetli bir insandı.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hasan Karakaya’nın özellikle 28 Şubat döneminde verdiği mücadelenin, onun yiğitlik beratı olarak herkesin hafızasına kazındığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Siyasetin ve toplumun gazete manşetleriyle hizaya çekildiği o meşum günlerde Hasan Karakaya, halkın ve hakkın sesi olmuştur. Darbeciler tehditle susturamadıkları Hasan Karakaya’nın kalemini bu kez uyduruk davalarla kırmaya çalışmış, ancak onun iradesini rehin, kalemini esir alamamışlardır. Dönemin vesayetçi basınına ve darbecileri ayakta alkışlayan yargısına rağmen Hasan Karakaya, linç edilme pahasına özgürlükleri, milli iradeyi ve milletin değerlerini savunmayı sürdürmüştür. İkbal peşinde koşanlardan, köşesini kiraya verenlerden, üç kuruşluk dünya menfaati için zulmü alkışlayanlardan, zulmü mazur gösterenlerden, zulme boyun eğenlerden asla olmamıştır. Darbecilere şirin görünmek uğruna gazete manşetlerinden ‘Bırak git’ çağrısı yapan korkaklara prim vermemiş, duruşunu, vakarını, gazetecilik mesleğinin haysiyetini son nefesine kadar korumuştur. Ne söylemişse, ne söyleyecekse hesapsız söylemiş. Ucu nereye varırsa varsın perdesiz konuşmuş, hakkın hatırını daima yüksekte tutmuştur. Korkmamış, ürkmemiş, sinmemiş, adam gibi adam olmuştur.”
“Hasan Karakaya, Akif’in ‘Asım’ın nesli’ olarak tanımladığı şiirin vücut bulmuş halidir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy’un bir şiirine atıfta bulunarak, şunları söyledi:
“Hasan Karakaya’yı en güzel hep söylerim ya Mehmet Akif Ersoy’un şu dizeleri anlatır. ‘Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem. Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım. Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım. Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam. Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamaz. Doğduğumdan beridir aşıkım istiklale. Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale. Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum. Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim. Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım ama severim mazlumu.’ Hasan Karakaya, işte bu şiirin vücut bulmuş, ete kemiğe bürünmüş halidir. Gençler, bu şiir Akif merhumun, ‘Asım’ın nesli’ diye tanımladığı şiirdir. Bunu bu şekilde bilmenizi istiyorum.”
Hasan Karakaya’nın, Türkiye’nin son yarım asrının en karanlık dönemlerini bizzat müşahede etmiş bir insan olduğunu belirten Erdoğan, “Bir gazeteci olarak 12 Eylül darbesine zemin hazırlayan kaos ortamını yaşamıştı. Merhum Özal’la beraber ülkenin girdiği demokrasi ve kalkınma hamlesini görmüştü. 1990’larda ülkenin tekrar istikrarsızlık ve terör girdabına sürüklenişine şahit olmuştu. 28 Şubat’ta oluşturulan korku iklimini iliklerine kadar hissetmişti. 2001 krizinde bu ülkenin elitler tarafından nasıl soyulduğunu görmüştü.” diye konuştu.
Yorumlar