ÇinDünyaGündemKöşe Yazıları

Şi döneminde yeniden şekillenen Çin ile İslam Dünyası ilişkisinde önemli basamak Suudi Arabistan ziyareti

0

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2015 yılında Çin’e ziyaretiyle başlayan ve ardından 2017 yılında Pekin’de yapılan Çin ve İslam Dünyası Sempozyumu, Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi’nin, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 48. Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısının açılış törenine özel davetli olarak katılması, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Venbin’in Ramazan Bayramı kutlama mesajı yayınlaması, Çin ile İslam Dünyası arasındaki ilişkilerin yeniden şekillendiğinin önemli bir göstergesi olmuştu. Şimdi ise, Çin Devlet Başkanı Şi’nin Suudi Arabistan’a resmi ziyaret gerçekleştirerek, başkent Riyad’da düzenlenecek Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi’ne katılması, ilişkileri yeni bir düzeye taşımanın önemli bir adımı.

Çin ile İslam dünyası arasında 7.yüzyıldan günümüze kadar durmaksızın devam eden temaslar, dönemsel olarak üçüncü tarafların çıkarları sebebiyle engellenmeye çalışılsa da, bugün çoğunluğu Müslüman olan 56 etnik grubun yaşadığı Çin’de, geçen yüzyıllar içinde binlerce mimari eser, sanat eseri, cami ve külliye ile İslam kültürü yerini koruyor.

Çin’in ortak küresel kalkınmaya olan bağlılığını her defasında dile getiren Çin Devlet Başkanı Şi’nin dış politikada belirlediği, farklılıklar arasında köprü kurma, çatışmaları ortadan kaldırma ve kalıcı bir barış dünyası için birlikte çalışma önerileri İslam dünyasında olumlu karşılık bulmaya devam ediyor.

Başarılı bir politika, başarılı bir gerçeklik üretir. Tecrübeli siyasi liderler, halkının ve bölgesinin geleceğini güvence altına alan ve onların çıkarlarını değişen aşamalara ve dünyaya göre yönlendiren kişidir. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping döneminde yeniden şekillenen Çin ile İslam dünyası arasında ilişkininin de tam olarak bu değişim aşamasında kritik öneme sahip bazı basamaklar bulunuyor.

İlk Basamak: 2015’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları

9 Temmuz 2015 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen Büyükelçiler iftarında yaptığı konuşmadaki ifadeleri, sadece Çin ile Türkiye ilişkilerinin değil, Çin ile İslam Dünyası arasındaki ilişkinin de yeniden şekillenmesi için önemli bir basamak oldu.

O dönemde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Uygur Türklerinin oruç tutmalarının engellendiği iddialarına ve sonrasında İstanbul’da çıkan protestolara değinen Erdoğan, ““Bu ay sonu itibariyle bir Çin seyahatim söz konusu. Ve bu Çin seyahati öncesinde özellikle ülkemizdeki gelişmeler manidardır. Bunu burada siz değerli diplomatlarımızla paylaşmak istiyorum. Dünyanın her köşesinde bizim soydaşlarımız var. Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Kırım’dan Kuzey Afrika’ya kadar her bölgede bütün yaşanan hadiseler bizi doğrudan ilgilendiriyor. Bu çerçevede Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan kardeşlerimize baskı yapıldığı iddiaları kamuoyumuzda hassasiyetlere yol açtı. Bilhassa medyada dolaşan, önemli bir bölümü de yalan veya yanlış olan görüntüler ve haberler bu duyarlılığı istismara açık hale getirdi. İstanbul’da küçük de olsa asla görmek istemediğimiz, asla tasvip etmediğimiz hadiseler yaşandı” şeklinde konuştu.

Ardından 28 Temmuz 2015’te Çin’ resmi ziyaret gerçekleştiren Erdoğan, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüştü. Sincan Uygur Özerk Bölgesi meselesinin de gündeme geldiği görüşmede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de verdiği mesajları burada da gündeme getirdi.

Çin’in toprak bütünlüğü konusunda Türkiye’nin hassasiyetinin vurgulandığı görüşmede, Çin’in içinde veya dışında toprak bütünlüğüne yönelik herhangi bir terör eyleminin kabullenilmesinin asla mümkün olmadığı belirtilmişti.

Türkiye’ye gelen ve Çin’de yaşayan Uygur Türkleri ile ilgili konu da ele alınırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yarın Uygur Türkleri ve Hui Müslümanlarından bir heyeti kabul edeceği ve Çin yetkililerinin de bundan memnun oldukları kaydedilmişti. Ayrıca Çin yetkililerinin görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’de konuyla ilgili verdiği mesajlardan memnuniyet duyduklarını ifade ettikleri bildirilmişti.

İkinci basamak: Çin ve İslam Dünyası Sempozyumu

İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde, merkezi İstanbul’da bulunan uluslararası bir kuruluş olan IRCICA’nın düzenlediği Çin ve İslam medeniyeti sempozyumlarının ilki, 2013’de Pekin’de, ikincisi de 2015’de İstanbul’da düzenlenmişti.

İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezinin (IRCICA) organizasyonunu üstlendiği “Çin ve İslam Dünyası: Medeniyetlerin Etkileşimi Sempozyumu” 2017’de ise tekrardan Çin’in başkenti Pekin’de düzenlendi.

IRCICA Genel Direktörü Doç. Dr. Halit Eren, Çin ve İslam medeniyeti arasında büyük bir etkileşim olduğunu ifade ederek, Çin’de tarihi İpek Yolu’nun yanı sıra Şian kentinde yapılmış 12 asırlık Büyük Cami ve Pekin Hamidiyye Üniversitesi olarak bilinen Niucie Camisi gibi eserlerin olduğunun altını çizdi.

Sultan II. Abdülhamid’in Pekin’e bir imam ve öğretim görevlisi gönderdiğini ve oradaki cami ve medresenin bir eğitim müessesi şeklinde hizmet vermesine katkıda bulunduğunu dile getiren Eren, Çin’in Osmanlı ve diğer İslam coğrafyalarıyla kültürel alışverişinin önemine dikkati çekti.

İki gün süren sempozyum, Çin ve İslam dünyası arasındaki tarihi ilişkiler, medeniyetler arası etkileşim, bölgesel kontrol, Çin ve İslam dünyasının ortak inşa edeceği “Kuşak ve Yol” projeleri ve uluslararası sistemin dönüşümü başlıklarını kapsadı.

Üçüncü basamak: Çin ilk kez İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesine katıldı

Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, 22 Mart’ta düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) 48. Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısının açılış törenine ilk kez davetli olarak katılmış ve İslam ülkelerinin liderlerine seslenmişti. İslam ülkelerinin dayanışma ve bağımsızlığını temsil eden İİT’nin, Çin ile İslam ülkeleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinde bir köprü görevi görüyor.

Bakan Vang Yi, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha ile görüşmesinde Çin’in İslam dünyasıyla dayanışma, dostluk ve işbirliğini üst düzeye çıkarmak için bu toplantıya katılmayı bir fırsat olarak görmeye istekli olduğunun altını çizdi. Wang, İslam ülkelerinin dayanışma ve bağımsızlığını temsil eden İİT’nin, Çin ile İslam ülkeleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinde bir köprü görevi gördüğünü ifade etti. Wang, Çin’in İslam ülkelerinin egemenliğini, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumanın yanı sıra ulusal koşullarına uygun kalkınma yolunu keşfetmesini desteklediğini ve Çin’in İslam ülkelerinin yanında güçlü bir şekilde durmayı sürdüreceğini belirtti.

Vang ayrıca, eğitim ve mesleki eğitim alanında ikili işbirliğini geliştirmenin yanı sıra Çin ve İslam medeniyetleri arası diyaloğunun beşinci seminerini ortaklaşa düzenleyeceğini belirtti.

Taha ise İİT’nin 50’den fazla üyesi adına Wang’ı memnuniyetle karşıladı ve Wang’ın toplantıya katılmasının ikili ilişkileri daha da geliştireceğini söyledi. Taha, İslam dünyasının Çin’in pandemi ile mücadelesinde İslam ülkelerine yardım etme, en az gelişmiş İslam ülkelerinin yanı sıra İslam Kalkınma Bankası’na yardım sağlama, Afrika’daki İslam ülkelerinde binlerce öğrenciye eğitim sunma ve Afrika’nın bağımsız kalkınma kapasitesini güçlendirmeye yardım etme gayretlerini takdirle karşıladığını belirtti. Taha, İslam ülkelerinin Çin ile diyalog ve iletişimi güçlendirmeyi, karşılıklı anlayışı teşvik etmeyi ve zorlukların üstesinden gelmek için birlikte çalışmayı umduğunu söyledi.

Dördüncü basamak: Çin’in Filistin meselesindeki net tavrı

İslam Dünyasının yakından takip ettiği Filistin sorunu, Ortadoğu meselelerinin özü ve Ortadoğu’da barışın ana vesilelerinden biridir. Tarihsel açıdan bakıldığında, Çin’in bu konu karşısındaki duruşu her zaman açık, tutarlı ve Filistin’in haklı davasını destekleyen uluslararası topluma yakın olmuştur.

1960’lardan bu yana Filistin davasına destek vererek, Fetih Hareketi’ne silah ve eğitim katkısı sağlayan Çin, uluslararası topluma bu konuda pek çok kez çağrıda bulunmuş ve Çin yetkili makamlarınca defalarca Filistin’e destek açıklamaları yapılmıştır.

Nitekim 2021 Mayıs ayında Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying, “1967 sınırlarını esas alan, başkentinin Doğu Kudüs olduğu tam egemen Filistin devletinin kurulmasını destekliyoruz” açıklamasında bulunmuştu.

Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in geçmişten bugüne Filistin Halkıyla Dayanışma Günü vesilesiyle Birleşmiş Milletler’e (BM) mesaj gönderdiğini de anımsatan Hua Chunying, “Filistin içinde ve dışındaki mültecilerin acılarını anlıyoruz. Çin, Filistin sorunun erken bir tarihte kapsamlı ve adil çözümü ile Orta Doğu’daki kalıcı barışa gücü ve bilgeliği ile katkı sağlamaya devam edecek” ifadelerini kullanmıştı.

Ardından Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Venbin’in de 20 Nisan 2022’de yaptığı açıklamada, “Çin, Filistin sorunu çözülene dek Filistin halkının haklı davasına desteğini sürdürecek” ifadelerini kullanması Çin’in bu konudaki kararlı tavrını gösterirken, Filistin meselesinin İslam dünyasındaki hassasiyetine duyduğu saygının en net tezahürüdür.

Beşinci basamak: Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramazan Bayramı’nı video mesajla kutladı

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Venbin, hem Çin’de hem de dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Müslümanlar için yayınladığı bayram mesajında, “Bu Ramazan Bayramında, dünyanın her yerindeki tüm Müslüman kardeşlerimizin bayramını kutlar, huzur ve mutluluklar dilerim. Bayramınız mübarek olsun!” ifadelerini kullanmıştı.

Çin’in İslam Dünyası ile ekonomik ve siyasi iş birliğinin yanı sıra sosyal ve kültürel anlamda da ilişkileri geliştirme isteğinin önemli bir sembolü olan bu mesaj, aynı zamanda Çin üst düzey yetkilileri tarafından yayınlanan ilk Ramazan Bayramı kutlama mesajı olma özelliği de taşıyordu.

Altıncı basamak: Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Suudi Arabistan ziyareti

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz’in davetlisi olarak Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi için Riyad’a geldi. 2004’te Çin-Arap Ülkeleri İşbirliği Forumu ile başlayan çok taraflı diyaloğun bu yıl ilk kez düzenlenecek Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi ve Çin-Körfez İşbirliği Ülkeleri Zirvesi ile yeni bir boyuta taşınmasındaki kritik basamaklardan biri olması sebebiyle Şi’nin, Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaret bu kapsamda önem taşıyor.

2014’te düzenlenen Çin-Arap İşbirliği Forumu Altıncı Bakanlar Konferansı’nın Tiananmen Meydanı’ndaki Büyük Halk Salonu’nda yapılan açılışında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping konuşmasına “Selamün Aleyküm” diyerek başlamış, Pekin yönetiminin, Ortadoğu’daki barış sürecini “kararlı bir şekilde desteklediğini” söylemişti.

Aradan geçen sekiz senede bölgedeki barışçıl ve destekçi politikasını değiştirmeyen Çin’in, bölgeyle arasındaki köklü ilişkileri, liderlerin karşılıklı ziyaretlerinin ardından son yıllarda kapsamlı bir gelişme gösteriyor. Kral Halid Havalimanı’nda açıklamalarda bulunan Şi, iki ülke arasında 32 yıldır diplomatik ilişkinin karşılıklı anlayış ve destekle sürdüğünü vurguladı.

Ülkesi ile Suudi Arabistan’ın güven, dostluk, ortaklık ilişkileriyle birbirine bağlı olduğunu anlatan Şi, şunları kaydetti:

“Çin ile Suudi Arabistan arasında stratejik bir güven kuruluyor. İki ülke, aralarındaki pratik işbirliği ve tüm alanlarda verimli sonuçlar elde etmiştir. Ayrıca uluslararası ve bölgesel konularda güçlü koordinasyon sürdürülmüştür. Özellikle şunu ifade etmem gerekiyor, iki ülke arasında 2016’da kurulan stratejik ortaklık ilişkilerinin ardından, ben ve Kral Selman, büyük bir gelişme kaydeden ilişkileri yönetiyoruz. Bu ilişki, iki halkın hayrına olmak üzere devam ediyor. Bölgede, kalkınma, refah, istikrar ve barışın güçlenmesine kuvvetle katkıda bulunuyorum.”

Öte yandan Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Muhammed bin Selman, Körfez-Çin zirvesinin açılışında yaptığı konuşmada, zirvenin Çin ile yeni bir tarihi dönemi başlattığını söyledi.

Çin’in, Körfez ülkeleri için önemli bir ortak olduğuna işaret eden Veliaht Prens: “Körfez-Çin ilişkilerinde hızlı bir gelişmeye tanık oluyoruz. Gıda tedarik zincirleri ve enerji güvenliği alanında Çin ile yan yana çalışmayı benimsiyoruz” dedi.

“Çin Devlet Başkanı Şi’den Hz. Muhammed vurgusu”

Suudi Arabistan merkezli Al Riyadh gazetesinde yayınlanan Şi imzalı makalede, “Çin ve Suudi Arabistan eski zamanlardan beri birbirlerine hayran kaldılar ve dostane alışverişlerde bulundular. Peygamber Muhammed, ‘İlim Çin’de bile olsa gidiniz’ demiştir” ifadesine yer verildi.

Ziyaret sırasında Suudi ve Çinli şirketler yeşil enerji, ulaşım, lojistik, medikal endüstriler ve inşaatı kapsayan 34 yatırım anlaşması imzaladı. Ama asıl kilit nokta iki tarafın iki ülke halkları arasında alışverişi artırma çabalarıydı. Çin, Suudi Arabistan’ı tur seyahatleri için bir destinasyon olarak listelemeyi ve iki taraf arasındaki personel alışverişinin yanı sıra kültürel ve halklar arası alışverişi genişletmeyi kabul etti.

Stratejik ilişkileri artık çok daha fazla alanı kapsayan yeni bir düzeye gelen Çin-Arap ilişkilerinin sadece ekonomik boyuttan değil, siyasi bir boyuta da sahip olmasını bekleniyor. Arap ülkelerinin kendilerini ilgilendiren bölgesel konularda Çin ile daha yapıcı bir angajman arayışı karşılık bulmaya devam etmesi, Arap ülkelerinin istikrar, denge ve güvenlik arayışına katkıda bulunurken, Çin’in Kuşak ve Yol girişiminin geleceği için de önemli bir iş birliği.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in, kalkınmanın önemini ve bölgesel ve küresel güvenliği sağlamadaki merkezi rolünü açıklamak için alıntıladığı eski bir Çin sözünde belirttiği gibi; “Ağaçların büyümesini isteyen, köklerini kurmalı ve uzun süre nehirlerin akmasını isteyen kişi engelleri kaldırmalı.”

TÜRK-İŞ Genel Başkanı Atalay: Asgari ücret pazarlığında biz açlık sınırı olan 7 bin 785 liranın üstünü konuşacağız

Önceki Haber

İstanbul Valiliğinden kuvvetli fırtına uyarısı

Sonraki Haber

Şunlar da İlginizi Çekebilir

Yorumlar

Yorum Gönder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

9 − seven =

Daha Fazla Çin